16 Ekim 2011 Pazar

jingle

zamanında (kimbilir kaç sene önce) yaptığım bir şarkının introsu

1 Ekim 2011 Cumartesi

Hayvanlar için çalışmalarımız

Sosyal medyada hayvan savunuculuğu adına sık sık bir şeyler yazıyoruz.Neticede tanımayan bilmeyenler için oturduğumuz yerden ahkam kesiyor gözüküp,somut bir şeyler yapmadığımız gibi bir görüntü olabilir. O nedenle son zamanlardan bir kaç fotograf eklemek istedim.

Kum karıyoruz



tuğla taşıyoruz


onlara barınma yerleri yapıyoruz







sularını ve mamalarını veriyoruz





sağlıklarıyla ilgileniyoruz





bazen sizlerden mamalar alınca yüzümüz gülüyor,


onları sokak sokak dolaşıp sahiplerine veriyoruz

















tüm bunları yaparken az kişiyiz, şimdi dernek kurduk ve çoğalıp güç olmayı planlıyoruz.şimdilik özetle bu..

2 Kasım 2010 Salı

Aşkolsun Uyarlama Skeci

Hazır youtube açılmışken bir skeç denememi sizlerle paylaşma istedim.Aslında bir tv programı için istenmiş bir örnekti.Metin Akpınar-Zeki Alasya skeçlerinin modernize edilmiş şekilde sergilendiği yarışmayı hatırlarsınız.Ben hiç denk yayınına gelemedim programın.Ama işte o yarışma için ben de bir skeç uyarlaması yapmıştım.Tabii bu skeci de aynı dönemin mizah anlayışı ve tarzını düşünerek izlerseniz daha anlamlı olur.Dilerseniz önce orjinal skeci aşağıdaki youtube linkinden izleyebilirsiniz.

AŞK OLSUN - Sorgulama Skeci – Uyarlama:Tarkan Kaynar

http://www.youtube.com/watch?v=bBu8Z_zK4JA&feature=related


Adam (A ) – Kadın (K)

K: - Şekerim..

A: - Canım..

K: - Sen dün öğlen evden, “dernekten arkadaşlarla yemek yiyeceğiz” diye çıkmamış mıydın hayatım?

A: - Tabi karıcığım

K: - İstinye Park’da buluştunuz değil mi?

A: - Evet,her zaman olduğu gibi

K: - Seni aradım ama cep telefonun kapalıydı

Adam şaşkın..Bir süre sessizlik..

A: - Saat kaçta aradın?

K: - 12 gibi

A: - Ah tabi..12 gibiyse ulaşamazsın çünkü 12 gibi ben şeydeydim..ee.. trafikteydim..yolda trafik polisine rastladım.. “rast” gitmeyen bir durum olmaması için telefonumu kapatmıştım

K: - Neden kapatıyorsun ki? Çalan telefona cevap vermemen yeterli

A: - Evet ama çalan telefon dikkatimi dağıtabileceği için durumu sirke atmadı..şey riske atmadım.. Bugün dikkatim dağılır yarın araba dağılabilir

K: - Sen hiç böyle ince düşünmezdin..yanlış olduğunu bile bile defalarca telefonda konuştuk sen trafikteyken.. veya beraber bir yere giderken çalan telefonlara hep cevap verirdin..

A: - İnce düşünmez olur muyum? İnince hemen düşündüm.. Dedim sevgili karım beni aramış olabilir dedim ve hemen telefonumu açtım..

K: - Kaç gibi açtın?

A: - Bir buçuk gibi..

K: - Bir buçuk gibi de aradım kapalıydı telefonun

A: - Karnım öyle acıkmıştı ki..Bir buçuk gibi bir İskender olsa da yesek dediğim anda ben tam telefonu açacakken alışveriş merkezinin garajında kimi göreyim?

K:- Kimi?

A: - İskender’i.. hani vardı ya dernekten arkadaşım..o da tesadüfen oraya gelmemiş mi?

K . –Yahu zaten dernekten arkadaşlarla yemek yemeyecek miydiniz? Nesi tesadüf bunun?

A: - Tesadüf…çünkü bizim İskender artık dernekte değil..

K: - Nasıl değil?

A: - Yani atılmıştı aidatını ödemediği için.. ama baktım gelmiş..dedim ne kadar güzel,nasıl sevindim seni gördüğüme dedim

K: - Peki telefonunu açmadın mı?

A: - İskender’le İskender yemeğe giderken bir de baktım ki şarjım bitmek üzere.Dedim sevgili karım ararsa beni ve biz tam konuşurken şarj biter de kapanırsa diye bir süre restaurantda kapalı şekilde şarjda tutayım da sonra öyle açayım dedim

K: - Telefonun şarjının bitmek üzere olduğunu nasıl anladın?

A: – Baklalar azalmıştı?

K: - Ne baklası?

A: - Telefonun şarj göstergesindeki baklalar..o çizgilere bakla denmiyor mu?

K: - İskender yoğurtlu bakla yoğurtlu..bakalım bu işin içinden yoğurt gibi alnının akıyla çıkabilecek misin Şemsettin..

A: - Ama ben böyle düşünceli davrandıkça senin beni takdir etmen gerekir hayatım

K: - Şu ana kadar ki gidişatın takdir edilir şekilde mantıklı sayılabilir..Ama mantığımın almadığı bir şey var ki sen o bakla dediğin çizgileri telefonun kapalıyken nasıl gördün de şarjının biteceğini anladın?

A: - Mantık? (kendi kendine mırıldanır) E tabi mantı da yoğurtlu tabi..Çok mantıklı ve çok güzel bir soru..tebrik ediyorum hayatım..

K: - Vereceğin cevaba göre ben de seni tebrik etmek istiyorum hayatım

A: - Sorun ne biliyor musun?

K: - Nedir?

A: - Biz toplum olarak elektronik eşyalarımızı çok hor kullanıyoruz

K: - Ne alaka?

A: - Şu alaka..Ben zaten evden çıkıp arabaya binerken telefonuma baktığımda baklalar azalmıştı..11:30’da evden çıkan ben bu İstanbul trafiğinde 2 saatte İstinye Park’a gittiğim için bu sürede o baklalar kimbilir daha ne kadar azalmıştır diye düşünebiliyorum..Bunu telefonumu açmadan tahmin edebilecek öngörüye sahibim hayatım

K: - Ee bunun elektronik eşyaları hor kullanmamızla ne alakası var?

A: - Öyle deme aşkım..Herkes benim gibi öngörülü olsa ve tahmin gücüne güvense bir çok elektronik eşyayı elektrik sarfetmeden de kullanabiliriz işte bu şekilde..Haksız mıyım?

K: - Televizyonu açmadan haberleri tahmin mi edeceğiz mesela?

A: - Neden olmasın? Gündem hep aynı nasıl olsa..Ünlülerin ve bürokratların cezaevi trafiği.. meclisteki söz düellosu.. kanseri önleyen baklagiller.. biraz da internet şakaları..al sana haber bülteni..

K: - Taktın baklaya..Sadede gel..

A: - Taktım tabi.. yani taktım şarja telefonu.. baktım bakla oynuyor..

K: - Nasıl oynuyor?

A: - Kıpırdıyor namussuz..(güler) elektriği aldı tabi.. (gözleri kapar.kaçamağını düşünerek ve kalbini alttan tutar gibi yaparak) yükseliyor alçalıyor.. artıyor eksiliyor.. gidiyor.. geliyor..

K: - Bunu telefonun baklası mı yapıyor?

A: - (mest olmuş şekilde,gözler hala kapaı) Sorma.. gümbür gümbür..böyle güzelini görmedim daha önce..

K : - Nee? Neyin güzelini?

A: - Bakla..va.. Baklava geldi yemeğin üstüne..valla böyle güzel baklava yemedim Şehnaz.. bi gün bak gidelim sen de ye bayılacaksın şerefsizim

K: - Kırk kere söyleme olur

A: - Neyi söylemeyeyim?

K: - Şerefsizim dedin ya..

A: - Çok şakacısın..canım benim.. Hayatım bak ne diyeceğim..Uzun zamandır annene gitmedik..Kadıncağız iyi midir hoş mudur? Bir ara gidip elini öpelim ha? Ne dersin?

K: - Konuyu değiştirme Şemsettin? O telefon niye açılmadı?

A: - Telefonun niye açılmadığını mı soruyorsun bana?

K: - Aynen öyle

A: - Aşk olsun Şehnaz.. resmen aşk olsun..Yani şurada “Aşk olsun” skecimizin ismine ne kadar çok yakıştım bilmiyorum fark ettin mi?

K: - Ben sana yakışmayan ama benim fark ettiğim başka konuları soruyorum ama sen konuyu sürekli değiştiriyorsun..Bilmiyorum sen bunu fark ettin mi?

A: - İstinye Park’ta tabii ki arabayı parkettim.Adı üstünde

K . –Skecimizi orta oyunu tadına çekmeye çalıştığının farkındayım.Ama ben soruma cevap istiyorum.O telefon günboyu neden a-çıl-ma-dı?? Çabuk açıkla..

A: - Açılımı mı açıklayayım?

K: - Evet senden bir telefon açılımı bekliyorum

Kadının cep telefonuna mesaj gelir.Mesaj sinyal sesi duyulur..Adam telefonu sehpanın üzerinden alarak karısına verir.

A: - Ah haa... Mesaj.. yani es-em-es.. bu evden benden başkası esemez! Aç bakalım Şehnaz hanım..kimden ve nedenmiş bu esemes?

Kadın mesajı mırıldanarak okur.Sonra kocasına döner.

K: - Şemsettincim..

A: - Efendim hayatımın bir tanesi

K: - Yemekte kimler vardı?

A: - Arkadaşlar işte dernekten.. Ne bileyim kalabalıktık.. Hem mesaj ne diyor ki?

K: - Sen say o dernekten arkadaşları ben de mesajı sana göstereceğim aynen hayatım

A: - Ahh..dur bakayım..Aytuğ,Necip,Mecit,Vahit,Şekip,Nevzat,Metin,Cemal,Hamdi ve Aytuğ..

K: - Bakıyorum İskender ancak lazım olduğu zaman görünüyor yemekte..Sanırım aidatını gene ödemedi..Ayrıca Aytuğ’u iki kere saydın..

A: - Bu Aytuğ’un ikincisi..Ay three deriz bir aramızda..Ayvanı saymıyorum..Çağrışımı hoş değil..

K: - Çok kötü espriydi.. Lütfen şu mesajı okur musun?

A: - “Biz Antalya’dayız..keşke sizler de burada olsaydınız..kendinize iyi bakın..Selma”..

K: - Selma kim di hayatım?

A: - Bizim Selma..

K: - Yani?

A: - Yani?

K: - Necip’in karısı Selmaaa..

A: - A..aaa.. Selma Antalya’da mıymış? Ne güzel

K: - “Biz” diyor mesajda Şemsettin..Necip’le birlikte Antalya’dalarmışş

A: - Ver bakayım (telefonu alır mesajı okur..güler ) Ahaha..yani bravo Şehnaz..hakkaten bravo..

K: - Neye bravo?

A: - Şu anda Antalya’ya gitme hevesine bravo..özenme hemen herkese yahu..

K: - Soruma cevap ver.. Necip aynı anda hem Antalya’da hem yemekte nasıl olabiliyor?

A: - Niye Antalya’da lokanta yok mu?

(Sesler yükselir)

K: - Adam delirtme beni? Sen demedin mi dün yemekte Necip de vardı diye?

A: - Dedim..

K: - Eee?

A: - Dedim işte ne cip vardı ne araba..garajda bir tek benim araba..herkes yayan gelmiş dedim..

K: - E İskender?

A: - Nolmuş İskender’e?

K: - Garajda ona rastladım demedin mi?

A: - Evet..

K: - Eee??

A: - Eeesi sen söyle.. Ne işleri var bunların Antalya’da?

K: - Ne alakası var? Karı koca istedikleri yere giderler..

A: - Hayır efendim..Onlar niye benim doğum günümde gelmediler çağırdığımızda?

K . – İyi de senin doğum günün geçen aydı ve o gün Ankara’dan Selma’nın abisi geldiği için gelemediler.(yumuşar,düşünceli)Yani öyle demişlerdi.

A: - Selma’nın abisi bir hafta önce gelmişti.Niye bir gün çıkıp gelmediler benim yılda bir olan doğum günüme? Ankara’dan abim geldi..evde bir bayram havası.. Oh ne ala..

K: - (yumuşar) Yani…aslında onu ben de düşünmüştüm ama soramamıştım..

A: - Yaa.. Ne güzel yemekler yapmıştın halbuki..Gelmemeleri bir yana..bir de sana telefon açıp yoğurtlu bakla tarifi istemişti..neymiş abisi çok seviyormuş..

K: - Evet..O gün ben de aklıma düşünce bakla yapmıştım..sevmiştin di mi aşkım?

A: - Bayyyılmıştımm…Ben sana bişey diyeyim mi aşkım? Evli bir kadının bakla yapmayı bilmiyor olması mazeret değildir.. ben de bilirim kocama lokantada yemek ısmarlamayı..
Ama kadın dediğin yemekte uzman olacak..

K: - (kararlı ve onaylar şekilde) Aynen öyle aşkım..

A: - Aşkım..

K: - Efendim bir tanem?

A: - Hadi yapsana yiyelim şöyle yoğurtlu,zeytinyağlı..ağzımız tatlansın,midemiz ballansın

K : - Yapayım değil mi? Hemen kocacım..

Kadın çıkar gider..

A: - (Seyirciye) Ağzınızdan baklayı çıkartmadan zeytinyağı gibi üste çıkmanın tek yolu iki kadını kıyaslamaktır..O zaman yoğurt gibi aklanırsınız..Haydi aşk olsun..afiyet olsun..


- SON -


Yazarın(T.K.)notu: Orijinal skecin sadece finalindeki mantıkla biraz oynadım.Onun dışında gidişat öyküsü aynı tutuldu ve güncellendi.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

İnternette Neyi Paylaştığımızı Biliyormuyuz? (neonebu.com yazım)


Ağırlık Facebook’ta olmak üzere sosyal medyalar üzerinde dinmek bilmeyen çılgınca bir paylaşım rüzgarına maruz kalıyoruz hepimiz.Hepimiz derken aslında o rüzgarı kendimiz yaratmamıza rağmen kimimiz bu işi meltem serinliğinde kimimiz ise dinmeyen bir fırtına ritminde sürdürüyoruz.

Paylaşmayı,kelime anlamını aşarak tutku derecesinde bir hastalık boyutuna ulaştıranları farketmemek mümkün değil.Bu tarz bir hareketlilikte paylaşılan ürünün,nereye,kime gönderildiği konusunda çok seçici davranılmadan,kimin ne derece ilgilendiğine bakmadan,kişinin o anki heyecanı ne boyutta ise paylaşım ona göre bir sıklıkla gerçekleşiyor.

Ben bunu hafif alkol alındığındaki çakırkeyif bir ruh halinin paylaşılması isteğine benzetiyorum bazen. “Hadi şunu arayalım” huyluların coşkusunun sanal yansıması gibi bu paylaşım dürtüsü.Üstelik bunu yapmak için alkollü olmak gerekmiyor.Gün içinde,çalışırken, evde müzik dinlerken kişinin yalnızlığını biraz olsun almaya da yarıyor bu paylaşım.

Bu noktada bazen bir yalnızlık durumunun da yansıması olarak kendini gösterebiliyor.İşin bu kısımlarına çok giremeyeceğim çünkü konusunda uzman bir ruhbilim ve toplumbilimcinin tespitleri çok daha değer taşıyacaktır.

Paylaşma dürtüsünü uzmanlarına havale ettikten sonra paylaşılan ürünler konusunda görüşlerimi belirtmek istiyorum ki zaten bunlar için bilimsel uzmanlıktan çok deneyim ve gözlemin yeterli olacağının düşünüyorum.

Sosyal medyaya daldığımızda bilgisayarımızdaki “sık kullanılanlar” menüsü gibi favori bir listenin epey bir yaygınlıkla karşımıza çıktığını görürüz.Bu menünün içerdiği isimlerin yer aldığı materyaller herkesçe artık bilinen ama eskiden beri bilenlerde bıkkınlık,hayret ve kızgınlık tepkilerine neden olan gelişi güzel ürünler olabiliyor.Ürün diyorum çünkü doğruluğu ve içeriği kontrol dahi edilmeden sanal paylaşım piyasasına sürülen çoğu kitsch bu ürünler de aslında bakıldığında şeklen bir emek istiyor.

Biraz daha örneklendirerek anlatmam gerekirse;Can Yücel’in bir şiiri ya da sözü olduğu iddia edilen ve düşünülerek,duygular katılarak insanlara sunulan bu yazı, resim,grafik,boyama gibi tekniklerle şekillendirilip göz alıcı,gönül hoplatıcı hale getiriliyor.

“Madem bu kadar emek veriyorsun neden kendi imzanı atmıyorsun?” diye soruyor DEU Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatlarından Prof.Dr.Semih Çelenk..Sosyal medyada paylaşılan kimliksiz bir dolu yazı ve şiiri “Bunlar Can Yücel’e ait değil”diyerek belirlemiş.Aynı durumdan daha bir çok yazar,şair,felsefe ve bilim adamı da nasibini alıyor.Hayatında Can Yücel kitabı almamış kişiler deli gibi ona bile ait olmayan sözleri,şiirleri paylaşarak aslında şairlere ne büyük bir haksızlık ve bunları ulaştırdığı insanlara ne kötülük yaptıklarının farkında dahi değiller.Çünkü beslendikleri tek kaynak internet.. İnternet ise size her zaman doğruyu sunmuyor.Güvenilir kaynak tespit edebilme yeterliliğine ulaşmak için bile bir dönem kültürel altyapınızı kitaplarla beslemiş olmanız gerekiyor.Bu eksiklik içerisinde davrandığınızda bu suçtan geriye tek savunmanız “Ne bileyim hoşuma gitti,paylaştım” oluyor ancak.Üstelik bu hataya gazeteciler de düşebiliyor. Nazlı Ilıcak, Can Dündar’ın bir takım sözlerini Mevlana’nın imzasıyla (kendisine ulaştırıldığı şekliyle) köşesinde yayınlayabiliyor,Yılmaz Özdil,Can Yücel ile ilgili bir şiiri alıntılıyor fakat şiirin Can Yücel’e ait olmadığı söyleniyor.

Sadece kültürel ve sanatsal ürünlerde de değil,başka alanlarda da kendi asparasını üretip sürdürmeye devam ediyor sosyal medya.Mesela eski futbolcu Sergen’in aktif top oynadığı dönemde rakibi hakkında aslında hiç sarfetmediği bir söz,takımın o rakiple her karşılaştığında sanal ortamda gündeme gelerek yayılıyor ve neredeyse Sergen’i bile inandıracak çoğunlukta bir paylaşım alanı buluyor.İnsan Prof.Çelenk gibi gerçekten merak ediyor; “Madem bu denli yaratıcısınız,neden kendi isminizle ortaya çıkmıyorsunuz? Hepsi bir yana ben de şu soruyu ekliyorum;Siz kimsiniz?

Yukarıda da belirttiğim gibi yapılanlarda az da çok da olsa beyinsel ve kalemsel bir emek sarfediliyor.Bunun karşılığında paylaşan nickiyle bir popülerlik de sağlıyor ve bu haz ona yetiyor sanırım.3-4 yıl öncesinin popüler forum sitelerinin popüler nickli gizem adamlarının o dönem itibariyle kendi çevresince bir popülerliği vardı ve bunun keyfini çıkartıyorlardı bu gizemli adamlar belki. Ama şimdi dilediğin yazara,gazeteciye,sanatçıya,politikacıya,ünlüye ulaşıp derdini ulaştırabileceğin bir sosyal medya sisteminde nick ile yer almak çok çarpıcı işler çıkartmıyorsan ancak daha varoş sanal ortamlarda az çok devamlılığını sürdürebilir ki zaten nicklerin çarpıcılığı ve sıradanlığı da bunu belli ediyor.

Yakın dönemde siyasi bir çok doküman paylaşılıyor.Gündemin her daim sıcak ve değişken olduğu ülkemizde bu çok da doğal.Neticede gündem bile bu denli hızlı değişirken onu yansıtan bilgi belge,resim video vs..dökümanların en az 10 kat süratle paylaşılıyor olduğunu da fark ediyoruz.

Bu süratli paylaşım içerisinde içeriklerine ne kadar dikkat ediyoruz paylaştıklarımızın?

Örneğin hoşumuza giden ya da içeriğine katıldığımız bir videoyu paylaşırken bu videoyu kimin paylaştığına hiç göz atıyor musunuz? Belki de hayat boyu tasvip etmediğiniz tanıdık isimlerce ekleniyor.Amaç hem sempati yaratmak hem de abone kazanmak.Siz ise sadece “Ne bileyim hoşuma gitti” diyorsanız sonra “nereden çıktı ve nasıl büyüdü bunlar?” sorusunu sormaya hiç mi hiç hakkınız yok.Öküz altındaki buzağıyı bazen üşenmeden 1-2 tık ile aramak gerekir.

Yine son günlerde hayır’cıların ve evet’cilerin paylaştıkları videoların birbirinden ne kadar farklı olduğunu görebiliyoruz.Bugün hayır oyu vereceğim diyenlerin evetçilerin paylaştığı videolardan birisini paylaşacağını tahmin eder misiniz? Ben ederim.Geçen sene Sinan Çetin’in “Mutlu ol bu bir emirdir” videosunu sırf komik olduğu için paylaşıp bugün Sinan Çetin’in tercihine kızan onlarca yüzlerce hayırcı biliyorum.Onlar bugün pişman mıdır’ı geçtim acaba bu yazıyı okuyana kadar farkındalar mıdır? Burada Sinan Çetin’e bir tepki çekmek değil amacım.Aksine kim ise üretici fikrine ve sanatına saygı duyulması görüşündeyim.Ama “Mutlu ol bu bir emirdir” filmini paylaşırken filmin alt metninde yer alan Cumhuriyet Türkiye’sinin baskı unsurları mesajını göremiyorsanız videoya bugün gülersiniz,yarın kendi ölçütlerinizle ağlarsınız.Aynı şeyi, karşı olduğunuz politikacı miting alanında dillendirirken hain,ama aynı görüşteki sanatçı kısa film olarak paylaştığında komik geliyorsa sorun sizde,buzağıda da değil..

Siyasetten biraz uzaklaşalım.Kedilerin pervaneye takıp döndürledüğü ve benzer videoları “Ahahah çok iyi ya” şeklinde paylaşanlar,nasıl bir zulüm çarkının içine girdiğinizin farkında mısınız? Bir videoyla mı? Evet bir videoyla zaten gömmüş olduğunuz vicdanınızı hepten unutarak bunu başardınız.O canlının maruz kaldığı o eylem sonrasında boynunun, kemiklerinin kırılmış ya da tamamen ölmüş olma ihtimali aklınıza nedense pek gelmez.
“Dert ertme,kedi dokuz canlıdır” gibi bir garip bilgisi var milletimizin.Kedi sadece kolay ölmez,uzun süre can çekişir veya sakat kalır.Bu onun avantajı değil,dezavantajıdır ne yazık ki.

Bir başka aklıma gelen örnek ise Türkçenin kullanım biçimine,yani aslında bir ihanete yapılan katkılar.Birlikten,vatan,millet,bayrak sevgisinden bahseden bir çok resim,yazı,video dolaşıyor ortalarda.Ama bırakın de,da,ki vs.onları doğru ayırmayı,kelimeleri bile doğru düzgün yazılmamış yazılar,Türkçe olduğu zannedilen bir çok argo ve yabancı sözcükler..Bu şekilde hangi bayrağa layık olabiliyorsunuz ki? Slogan atarken yüzüne tükürük saçmak ne kadar ikna eder ki karşınızdakini?

Yabancı kelimeler demişken bir de tamamen yabancı kelimelerle yaşayarak özdeğerleri savunma çelişkisi göze çarpıyor sıklıkla. Örneğin bir önceki paylaşımında mağaza ve dükkan isimlerinin Türkçe olmasıyle ilgili bir yazıyı paylaşan duyarlı(!) bir arkadaşımız hemen altında bir araba veya performans gösterisi ile ilgili bir videoyu “Waaw! Wonderful!!” çığlığıyla paylaşabiliyor.Bu durumda 3 dk milliyetçi 5 dk Amerikalı olarak vermek istediğiniz mesajı çok veremezsiniz.Ya da zaten o mesajın en büyük çürütücüsü bu tavrınızla sizsinizdir.Eh vatan savunması sanalda da olsa dikkat ve disiplin isterJ

Şimdilik ilk akla gelen bu örnekler ve daha onlarcasını düşünürsek özetle sanal paylaşım, paylaşılanın içeriği ne olursa olsun,genelde ruhsal bir boşalımın ürünü.Sanat,edebiyat,siyaset, spor ve yaşamla ilgili bir çok konudaki altyapısızlık ve eksikliklerin bir tür örtülmesi belki de bu bilinçsiz paylaşım tutkusu.Böyle olunca da verilmek istenen mesaja,paylaşılmak istenen duyguya ve ürüne en büyük yanlış da bu şekilde yapılmış olunuyor.

Netice itibariyle sanal paylaşım bir çok kişinin reelde dürüstlükle veya cesurca ifade edemediği duygu ve düşüncelerin yansımasında işi kolaylaştırıyor.Bu tamamen böyledir demiyorum ama bu kadar hoyratça kullanabildiğimiz bir aracın sorumluluğunu da cesurca üstümüze alabilmeliyiz diye düşünüyorum.Bunun yolu da paylaştığımız şeylerin kendi özgün tavrımıza uygun olması.Ama bir özgünlüğe sahip değilsek bir dakika önce eveti bir dakika sonra hayırı paylaştığımızın farkına bile varmayan robotlara dönüşmüşüz demektir.


Tarkan Kaynar 29.08.2010 www.neonebu.com

http://twitter.com/tarkankaynar

3 Ağustos 2010 Salı

Benzemez Kimse Sana,Tavrına Hayran Olayım..


Bir toplum (en azından) kültürel olarak nasıl kamplaştırılır?

O toplumun kültürel olarak kendini bulma süreçlerinde(yani “zamanında”) epey tartışılmış ve neticede yıllar sonra tartışılmasının ne kadar gereksiz olduğu anlaşılmış bir konuyu yıllar yıllar sonra gündeme getirerek bir anda “tepki çekmek” ve “destek görmek” elektrotlarını devreye geçirerek.

Yani kısaca provoke ederek.

Bunu yapan dünya çapında bir sanatçı.Ama çap bana göre dünyanın yüzölçümüyle değil, duruşla ölçülür.Bu noktada sanatçımıza belli ki dünyanın çapı yetmemiş,kendisi evrenin hakimi olmak niyetinde. Çünkü ülkesini demode bir konuyla karıştırmak bir yana kendi popülaritesini ayakta tutmak ve gündeme gelmek adına (ki bunu bir alışkanlık haline getirdi) artık her türlü metodu deniyor.

Dünya çapındaki seçkin sanatçı ilk adımda ortalama bir küfrün desteğiyle çekiyor dikkati ve kendisinin benimsemediği bir müzik türüne “yavşak” diyebiliyor.Onun aynı seçkinlikteki hayranları ise aynı seviyede kendisini alkışlayarak “yahu biz(ya da bu adam) ne yapıyoruz?” demeyi aklına bile getirmiyor.

Çünkü yılların “beyaz” birikmişliği müthiş bir holiganizm eşliğinde seçkinlik aydınlık çağdaşlık vs.. şemsiyeleriyle kondulara saldıya hasret kalmış gibi aslında ülkenin bütün naif müzikseverlerine bir haçlı seferi düzenliyor.

İlk tepkilere “En iyi savunma saldırıdır” mantığıyla bir anda ardı ardına tweet veriyor sanatçı.. Beklediği ve istediği tepkiyi ve desteği kısa sürede buluyor.Neticede amaç gündeme oturmak. Ahmet bile 2.sıraya düşüyor twitterda bir anda.. Oysa ki bilse formulün bu olduğunu hiç bulaşır mıydı Kardeş Türküler’e,Grup Yorum’a,Neşet Ertaş’a.. Ah soyadın Kaya olacaktı ki o zaman verecektin cevabı dünyanın çapına?

Tabi sırtını aynı mağduriyet çerçevesinde referanduma dayamayı ihmal etmiyor süper star.. Oyunun ilk önemli sorusunu Ahmet’e soruyor “oyun ne renk?” ve zayıf yerden vurarak ilk leveli atlıyor.Artık twitter’da bir numara.. (çıkan sonuç: twitter’ın çapı dünyadan daha büyüktür)

İkinci level’ın ilk aşamalarında ilk ayrıştırmayı uygulamaya geçiyor “bach che”li müzisyen.. Kendisine sınırsız destek verenlerin takipçisi olarak onları onore ediyor,düzeyli eleştirileri bile blocklayarak kendisine küfredenlerle bir potada eritiyor.Çok başarılı..artık doğrular ve yanlışlar daha net ayrıldı..

Üçüncü level..İşte burada Nazım lazım..Kendi ismiyle Nazım’ın ses uyumu harika bir tesadüfken zaten oratoryosunu bestelemiş bir dahi olarak toplumu işte yürek yaresinden vurma zamanı geliyor.. “Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala” şiiri kullanılıyor en “arabesk” şekilde..Bu da yetmez,Aşık Veysel,Anadolu kültürü,bozlak vs..Allah ne verdiyse.. ara ara da istatistiki rakamlar..kimse tarafından doğruluğu ve geçerliliği sorgulanmayan.. süper gidiyor adamımız..

Dördüncü levelda twitter’ın iki numarasını alt etmek zorunda..Ahmet’e göre daha fazla tepki aldığı için iki numarada bulunan Cüneyt’i yenmek zorunda Fazıl..bu notada,pardon bu noktada ışın kılıcını pardon aydın kılıcını çekiyor Nazım..şey pardon Fazıl ..

Dört bir yandan bütün beyazlar saldırıyor tüm 20 yılın birikmişliğiyle.. Kimi şimdi doktor olmuş,kimi yazar,kimi gazeteci,kimi mimar.. Hep saklanmışlar,hep bu anı beklemişler sanki.. Birbirlerini tanımayan onca “renktaş” cihat yolunda kılıç..pardon tweet kuşandılar.. Bütün müzikler hızla kirleniyordu,birinciliği arabeske verdiler.. beyaz Türkler..dolmuşa binmeyen ama dolmuşa gelen Türkler..

Kimi yazarlar “sülaleme dahi küfredebilir,çünkü o dünya çapında” derken,Fazıl’ın bir linç,bir recm altında olduğunu ifade ettiler ve kahramanca siper ettiler profillerini ki dursun bu hayasızca akın.. (Ha bu arada konunun asıl muhatabı abiler “severiz kendisini” diyerek “dünya çapında” bir büyüklük sergilediler ama gözden kaçtı)

Mağdur (haşa tek mağdur vardır,ötesi kendini mağdur sanandır) bloklular uzlaşma ve anlaşma önerdiler.. “Aynı dili konuşuyorduk,size “Say”gılıyız ama siz de fikirlerinizi tartışmaya açın” dedilerse de olmadı.Block klavyeden sistemlice çıkmıştı bir kere.. Ha tabi bu arada “küfür değil fikir istiyorum” diye ara ara tweetleyen dünya starımızın eleştirdiği iktidar,onun bu yöntemlerini keşfetse daha bir 7 yıl daha iktidarda kalır..Ki karşılaştırıldığında yandaş değil ama benzeş bir durum görülüyor..

Zaman zaman klasik müzik paylaşarak “Müzik duyun ulan camışlar” demeye getirdiyse de bizler “fizy” den Rolling Stones ve Bergen paylaşan ahmaklar olarak çeşitliliğimize devam ettik..

Neticede 8 notayı en iyi kullanan dünya dahisini dahi anlamında ayrı yazarak,kendisine MFÖ’den “Peki Peki Anladık” diyoruz ve Fatih Ürek’ten “Sus” demeye devam ediyoruz.Çünkü bu anlamsız tartışmaya arabeskin büyüklerini davet etmek istemiyoruz.

Çünkü o zaman ezilirsin..O zaman o babalar seni Nirvana’ya daha soğuk soğukken yaklaştırır ve sazın teline vurdukları anda yanarsın.. Tanımadığın kültürleri öğren ve notalarına koy ama polemiklerine alet etme.. yakışmıyor.. dünyanın çapının her neresindeysen oradan seslen.. biz gene seninle gurur duymasını biliriz..yeter ki müzikle seslen..



Tarkan Kaynar - 29.07.10

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Metal Müzik ve Nihal Bengisu

Haberturk yazarı Nihal Bengisu Karaca'ya yazdığım,heavy-metal müzikle ilgili 6 Temmuz tarihinde e-mail attığım yazı:

2 temmuz tarihinde hazırladığınız tv programını izledim.Bir anlamda çok sevindim çünkü ilgi alanımdı..Ama..

Metal müzik (Heavy-Metal) üzerine bir program yapmak icap ettiği gerekliliğiyle konuyla ilgili çarçabuk bir araştırma içerisine girdiğiniz yayında epey belli oluyordu.Tabi bunu konuyla çok ilgililer fark edebiliyordu.Ama bu konuda takdiri hak ediyorsunuz ki Serdar Turgut’un sanırım ABD’de arkadaşlarının “hadi madem..sen de gel” çağrısının peşine takılarak gittiğini tahmin ettiğim Alice Cooper konserinden aldığı birikimden çok çok daha fazlasına sahipsiniz.

Ama yine de eksik ve yetersiz bilgiler ne yazık ki.

Öncelikle çok kısa kendimden bilgi vereyim.Ben 1970 doğumlu ve 1982 yılından 2000’lere dek heavy-metal müziği severek ve ilgiyle dinleyen birisiyim.Hayatım boyunca hiç siyah t-shirt’üm olmadı ama bu müziği hem albümler bazında hem de canlı icra edilen mekanlarda senelerce severek takip ettim.2000’lerden sonra ortaya yaygınlaşan İskandinav tarzı metal müziği ve yansımalarını çok takip edemedim.Çok da ısınamadım.Ben daha çok Iron Maiden,Metallica, Manowar,Ozzy Osbourne gibi melodik tarza yakın grupları takip ettim.25 senedir bağlama da çalıyorum,bir dönem Türkiye’nin tek heavy-metal dergisi Şebek’te gönüllü foto muhabirliği de yaptım.

Sizin aktarımlarınızdaki bazı noktaların üzerinde durmak istiyorum.Öncelikle metal müziği Sonisphere festivali ile yeni duymuş gibiydiniz. Metallica ve Manowar gibi gruplar defalarca geldiler bu ülkeye,keza bir çok festival gerçekleşti,buralara bir çok heavy-metal grubu katıldı, festivaller dışı bireysel konserler verdiler ve hatta dünya devi Iron Maiden konseri bile oldu.Yani Türk insanı doksanlı yılların başından bugüne ülkesine bu tür grupların gelip konser vermesine alışık. Şunu rahat söyleyebilirim ki eğer bu adı geçen gruplar Türkiye’ye Sonisphere ile ilk olarak gelmiş olsalardı İnönü Stadı gibi bir stad daha gerekirdi o festival için.Yani bu demek oluyor ki benim gibi bir çok + - 40 civarı metalciler gitmedi konsere.Yani her seveni gitmiş olsaydı ne bilet yeterdi ne stadyumlar.Çünkü defalarca gittik,dinledik ve istersek yine dinleriz çünkü eminiz seneye yine gelirler. Türkiye bu müziğe böyle alışkın ve kitlesel karşılık verebiliyor.

Programın ilgili bölümünün başında sizin tavrınız,seksenli yılların “Kan içenler Türkiye’de” manşetleri atan dergi ve gazeteleri gibi bir “Müslüman mahallesinde salyangoz satan bir kısım acaip gençlere bakın” şeklinde yansıdı.Devamında ise epey sempatizan bir görüntü sergilediniz.Yani birbirinden habersiz ve ayrı yaşayan,ama sayıca hep bir çoğunluğa sahip insanların birbirine şaşkınlığı gibi.Sonra ise o konserdeki bir çok kişiden daha bilgi sahibi birisi görüntüsü verdiniz.Hatta cehenneme tercih ederek gitmeyi tercih edişinizde aslında “keşke o statta olsaydım mı acaba?”yı hissettim.

Bir istatistiki bilgi daha vereyim.32 bin olan İnönü Stadı’nın tribün seyirci kapasitesi derbi maçlarda (sıkışarak izlenme durumu) 40 bin civarıdır.Yani buna siz bir de festivaldeki saha içini dahil edebilirsiniz.Ona göre rakamı tahmin edin ki bu rakamın üçte birini ekleyerek hiç tereddüt etmeden 50 bin üstü tutun.Eh biz gelemeyenler de gelseydik buna 1/3 daha ekleyin.

Farkındaysanız Serdar Turgut’u pek konuşmuyorum ama onun tek dediği tespit doğru idi.Evet dediği gibi Metal müzik sevgisi ergen isyanı kaynaklıdır.Fakat bence moda değildir. Bakınız bu yaşımda ve hala haftada birkaç gece Manowar veya Iron Maiden dinlemezsem müzik doyumuna ulaşamam.Alışkanlıktan ve duygusal boşalımdan,stres atımından bahsetmiyorum. Müzikal doyum diyorum.Ayrıca biliyorum ki ben tek örnek değilim.

Meselenin bu noktada müzikalite boyutu çıkıyor ki heavy-metal müzik icra eden müzisyenlerin hemen hemen hepsi çok iyi enstrüman ve nota bilgisine sahip,enstrümanlarına çok hakim müzisyenlerdir.Bir çok metal klasiği şarkı,bilinen “klasik müzik” grup ve orkestralarınca icra edilmiş,yorumlanmıştır.Ayrıca melodik yapılarındaki çeşitlilik bir çok klasik müzik eserindeki kadar zenginlik içerir.Bu noktada belki karşıma bunu çürütecek 10-15 şarkı çıkarırsınız ama ben de bu zenginlikte 200 metal şarkısı ortaya koyarım.Yani müzikalite olarak duyulan tepkinin bir Bach’a,Rachmaninoff’a duyulan bilgisiz tepkiden farkı yok.Yani mesele ilgi ve alışkanlık meselesi.Ha tabi birisi yumuşak diğeri sert ve yüksek volümlüdür.

İşin felsefesi ve içeriği konusunda size tek bir kaynak önereceğim.NTV’nin birkaç yıl önce yayınladığı Heavy-Metal belgeselini bulun,isteyin izleyin.Kafanızdaki soruların çoğu aydınlanır.O belgeselde bu müzik gruplarından kim neyi müzik için,kim neyi show için,kim neyi para için, kimin de neyi satanizm için yaptığı anlatılıyor.Zaten siz de doom metalin alt türevlerine kadar göz atmışsınız.Bu belgesel ilginizi çekecektir.Yok yeterli gelmez ise Türkiye’de bu işin en uzmanı Aptülika lakaplı yazar-karikatürist Abdülkadir Elçioğlu ile bir röportaj yapmanızı öneririm.

Benim bu konuda son olarak söyleyeceklerim öncelikle bu müziğin kesinlikle tamamen müzik, hatta çok kaliteli müzik olduğudur.Yani gençleri isyana ve şiddete teşvik etmez. Etseydi ben şiddetçi olurdum. İkinci olarak bu müzik türünde sahne showları önemli yan desteklerdir.Çoğu vahşi duyumlar söylentiden ibarettir ki bu söylentiler popülizm anlamında o grupların çok işine yaramıştır.Ama satanizm bambaşka bir konudur ve bu müziğin sadece zaman zaman konu olarak ele aldığı onlarca konudan birisidir.

Bir not daha: Milliyetçi dediğiniz Manowar “Father”isimli şarkısını geçtiğimiz sene16 dilde söylemiştir.Bunlardan birisi “Baba” ismiyle Türkçedir.

Ben çok geniş bir konuya çok kısa değindim.Türlerin biribirinden ne farklar içerdiğine girmeyeceğim.Ama hiçbir tür içerik ve tarz olarak heavy-metal’in genelini belirlemez.Siz de değindiniz programda zaten.Ama keşke birkaç hafta bu müziği dinleyip,o festivalde olsaydınız.Bırakın cehenneme seçenek sunmayı,ne kadar eğlendiğinizi anlatırdınız yazılarınızda.

Son olarak,programın ilk bölümündeki Kılıçdaroğlu konusundaki görüş ve tespitlerinizin bir çoğuna fikren katılarak izledim.Ama sizin bugün o konunun ardından ele almanız gereken konu Sivas olayları idi.Hızla incelenip konu doldurmaya malzeme edilen 40 yıllık Heavy-Metal müziği değil.Umarım biraz aydınlatıcı bir mektup olmuştur bu yazdığım.Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler.


Tarkan Kaynar

10 Haziran 2010 Perşembe

Ata'nın hayvan sevgisi

Zülfü Lİvaneli'nin "Veda" filminden Atatürk'ün hayvanlara duyduğu sevgi ve ilginin yansımaları..


ve fotograflar..
(üstüne tıklayınca büyük boy görebilirsiniz)









22 Mayıs 2010 Cumartesi

californication by bağlama


Bir arkadaşımın hatırlatması üzerine eskilerden bulup çıkardığım bir ev kaydı.Saz söz muhabbetlerinde araya bir kaç rock metal parçası atardık bağlamayla.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Son 20 Yılın 350 Yerli Cover Şarkısı

17 Mayıs 2010 Pazartesi Habertürk gazetesinde yayınlanan Nilay Örnek imzalı ve benim de naçizane araştırmamla katkıda bulunduğum yazıyı aynen kopyalıyorum aşağıya.Orjinalinden okumak için yazının linki: http://www.haberturk.com/yazarlar/515658-iste-en-sevilen-turkce-cover-sarkilar

Nilay Örnek

Eski televizyoncu,metin yazarı, son dönemde bir de “Futbolun Bukalemunları” adlı bir kitap yazmış olan Tarkan Kaynar, önce “Belki işinize yarar” diyerek 5 sene önce yaptığı “Son 15 yılın 150 cover’ı” adlı çalışmayı gönderdi; muhteşemdi. Kendimi listeye “Aaaa bu şarkı bilmem kimin mi? Aaaa bu şarkıyı o da mı söylemiş?” gibi ünlemli cümleler ederken buldum. Kaynar’dan listeyi günümüze uyarlamasını rica ettim. Onun “deliye pösteki saydırmaktan” hallice bu işe hemen sarılacağını, “Son 20 yılın 350 cover’ı” adlı leziz bir araştırmaya imza atacağınıdüşünmemiştim. Ama yaptı...

ORTAÇGİL, KIZILOK,MANÇO ŞARKILARI...

Kaynar’ın araştırmasına göre en çok cover yapan sanatçı Haluk Levent. Türküler hariç kendi tarzında 20’yi aşkın eseri yeniden yorumlamış; onu Göksel takip ediyor.
Yeni gruplar arasında, ‘cover’ yapan en popüler ekip Gripin...
En çok yeniden yorumlanan şarkı tarzı Anadolu pop / rock. Fikret Kızılok, Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço, Zülfü Livaneli bu dalda şarkıları en çok cover’lanan sanatçılar.
Müslüm Gürses en çok pop/rock “cover”ı yapan arabeskçi, onu İbrahim Tatlıses izliyor; Orhan Gencebay ise bu dalda eserleri en çok yorumlanan kişi.
Bülent Ortaçgil, tribute (övgü/hürmet) albümünün de etkisiyle, şarkıları pop müzik sanatçıları tarafından en çok yorumlanan isimlerden biri. Yeni Türkü, Teoman, Ezginin Günlüğü, Ali Kocatepe, Ahmet Kaya ve Cem Karaca eserleri tribute albümlerle yeniden yorumlanan sanatçılar arasında.
Cover’ların çoğu (maalesef), ilk yorumları ile aynı melodi ve vokal yapısını koruyor. Güfteyi aynı tutup ton, ritim, vokal farkı yaratanlar az. Ancak “okuyucuların en sevdiği cover’lar” listemiz, çoğunlukla cover’ın hakkını veren şarkılardan, cesur yorumlardan oluşuyor.
Dinlediğiniz şarkıları aslında kim söyledi?

İşte araştırmacı Tarkan Kaynar’ın “Son 20 yılın 350 cover şarkısı” adını verdiği araştırmasında yer alan, yeniden yorumlanan eserlerden ‘birkaçı’

ÇELİK
1- Silinmeyen Hatıralar (Erkin Koray)

2- Öyle Bir Geçer Zaman ki (Erkin Koray)

3- Yalnızlar Rıhtımı (Erkin Koray)

TARKAN
1- Yandım Yandım (Mazhar Alanson)

2- Uzun İnce Bir Yoldayım (Aşık Veysel)

MOR VE ÖTESİ
1- Yaz Yaz (Ajda Pekkan)

2- Sevda Çiçeği (Fikret Kızılok)

3- Sen Varsın (Bülent Ortaçgil)

4- Telli Telli (Yeni Türkü)

ATHENA
1- Şairin Elinde (Kargo)

2- Maskeli Balo (Yeni Türkü)

ŞEBNEM FERAH
1- Değirmenler (Bülent Ortaçgil)

2- Uzun İnce Bir Yol (Aşık Veysel)

3- Ünzile (Sezen Aksu)

4- Gönülçelen (Teoman)

5- Masum Değiliz (S. Aksu)

LEVENT YÜKSEL
1- Sensiz Olmaz (B.Ortaçgil)

2- Yarabbim (Orhan Gencebay)

3- Hakim Bey (Z. Livaneli)

4- Selluka (Ezginin Günlüğü)

5- Senden Sonra (Ajda Pekkan)

Kurban
1- Lambaya Püf De (Barış Manço)

2- Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (Barış Manço)

3- Namus Belası (Cem Karaca)


Sezen Aksu
1- Paramparça (Teoman)

2- 1980 (Ezginin Günlüğü)

3- Ben Sevdalı Sen Belalı (Selami Şahin)

4- Sude (MFÖ)

5- Melankoli (Nükhet Duru)

6- Yüzünü Dökme Küçük Kız (Bülent Ortaçgil)

7- Sezen Aksu-Tanrı İstemezse (M. Gürses)

Deniz Seki
1- Sen de Başını Alıp Gitme (Nil Burak/Cem Karaca)

2- Her Şey Senin İçin (Ali- Aysun Kocatepe)

3- Sensiz Yaşayamam (Ayla Dikmen)

4- Sen Bensiz Ben Sensiz (Coşkun Demir)


TÜRK POPUNDA SON 20 YILIN 350 ‘COVER’I

Araştırma: TARKAN KAYNAR

Not: listedeki şarkıların ilk besteci ve/veya yorumcuları parantez içinde belirtilmiş olup, klasik ve halk ozanlarının eserleri, anonim şarkı ve türküler, kendi şarkısını coverlayanlar, yabancı şarkılardan coverlananlar ve esinlenmeler liste dışıdır.

Haluk Levent

1 Bu Aşk Burada Biter ( Kumdan Kaleler)
2 Dağlara Küstüm (Zülfü Livaneli)
3 Deliler (Yeni Türkü)
4 Kaderimin Oyunu (Orhan Gencebay)
5 Acılara Tutunmak (Ahmet Kaya)
6 Akdeniz Akşamları (Merdiven)
7 Nerdesin (Cahit Berkay)
8 Sevenler Ağlarmış (Üç Hürel)
9 Al Beni (Mavi Sakal)
10 Balıkçı (Selda Bağcan)
11 Dağlar (Servet Kocakaya)
12 Yeter ki (Fikret Kızılok)
13 Aşkın Mahpushane (Fikret Kızılok)
14 Dert Olur (Esmeray)
15 Hasretler Ayrılıkla Başlar (Merdiven)
16 İntegral (Bülent Ortaçgil)
17 İçimde ölen Biri Var (Ahmet Kaya)
18 Sabah Türküsü (Ezginin Günlüğü)
19 Ayrılık (Grup Merdiven)
20 Namus Belası (Cem Karaca)

Teoman

1 Sevdim Seni (Özdemir Erdoğan)
2 Uykusuz Her Gece ( Ajda Pekkan)
3 O Yaz (Zerrin Özer)
4 Anlıyorsun Değil mi? (Barış Manço)
5 Yağmur (Bülent Ortaçgil)
6 Gemiler (Orhan Atasoy)
7 Resimdeki Gözyaşları (Cem Karaca)
8 Kol Düğmeleri (Barış Manço)
9 Unutamadım (Barış Manço)
10 Ağır Kapı (Yeni Türkü)
11 Bu Biçim (Cem Karaca)
12 Kadınım (Tanju Okan)

Leman Sam


1/12- Sürgün-Karlı Kayın Ormanı – Günlerimiz – Özgürlük – İstanbul’u Dinliyorum – Leylim Ley – Memikoğlan – Güneş Topla Benim İçin – Yiğidim Aslanım – Sus Söyleme – Yalnız İnsan – Hoşçakal Kardeşim Deniz (Zülfü Livaneli)
13 – Gönül (Fikret Kızılok)
14- Rüzgar (Grup Gündoğarken)
15 Bu Su Hiç Durmaz (Bülent Ortaçgil)

Sezen Aksu

1 Paramparça (Teoman)
2 1980 (Ezginin Günlüğü)
3 Ben Sevdalı Sen Belalı (Selami Şahin)
4 Sude (MFÖ)
5 Melankoli (Nükhet Duru)
6 Yüzünü Dökme Küçük Kız (Bülent Ortaçgil)
7 Tanrı İstemezse (Müslüm Gürses)

Çelik

1 Silinmeyen Hatıralar (Erkin Koray)
2 Öyle Bir Geçer Zaman ki (Erkin Koray)
3 Yalnızlar Rıhtımı (Erkin Koray)

Emre Altuğ

1 Şaşkın (Erkin Koray)
2 Bir de Bana Sor (Erol Evgin)
3 Heyamola (Ali Kocatepe)
4 Alyanaklım (Ayla Dikmen)

Athena

1 Şairin Elinde (Kargo)
2 Maskeli Balo (Yeni Türkü)

Esra Kahraman

1 Yalan (Haluk Levent)
2 Ex Love – Nereye Saklarsın(Haluk Levent)
3 Cesaretin Var mı Aşka (Gülay)

Kurban

1 Namus Belası (Cem Karaca)
2 Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (Barış Manço)

Soner Arıca

1 Gördüğüme Sevindim (Gündoğarken)
2 Devlerin Aşkı (Cahit Berkay)
3 Hasretinle Yandı Gönlüm (Edip Akbayram)
4 Sarhoş (İbrahim Tatlıses)
5 Gözün Aydın (Ajda Pekkan)
6 Yüreğime Ektim Seni (Fatih Kısaparmak)

Müslüm Gürses

1 Olmadı Yar (Asya)
2 Sensiz Olmaz (Bülent Ortaçgil)
3 Paramparça (Teoman)
4 Olmasa Mektubun (Yeni Türkü)
5 İkimizin Yerine (Tarkan)
6 Tutamıyorum Zamanı (Kenan Doğulu)
7 Nilüfer (Zeynep Casalini)

Duman

1 Gurbet (Özdemir Erdoğan)
2 Çile Bülbülüm Çile
3 Herşeyi Yak (Sezen Aksu)
4 Olmadı Yar (Asya/M.sandal)

İbrahim Tatlıses

1 Yakamoz (Ahmet Kaya)
2 Akdeniz Akşamları (Merdiven)
3 Gün Ola Harman Ola (Erkin Koray)
4 Odalarda Işıksızım (Kayahan)

Levent Yüksel

1 Sensiz Olmaz (Bülent Ortaçgil)
2 Yarabbim (Orhan Gencebay)
3 Hakim Bey (Z.livaneli)
4 Selluka (Ezginin Günlüğü)
5 Senden Sonra (Ajda Pekkan)

Tarkan

1 Yandım Yandım (Mazhar Alanson)
2 Uzun İnce Bir Yoldayım (Aşık Veysel)

Nilüfer

1 Beni Anlamadın ya (Kayahan)
2 Büyük Aşkım (Kayahan)
3 Herşeyden Çok (Kayahan)
4 Söz Güzelim (Kayahan)
5 Mavilim (Kayahan)
6 Canım Sıkılıyor Canım (Kayahan)
7 Yemin Ettim (Kayahan)
8 E Bebeğim E (Kayahan)
9 Gözlerinin Hapsindeyim(Kayahan)
10 Bir Garip Yolcuyum (Yıldırım Gürses)

Murat Göğebakan

1 Ayyüzlüm (Bora Ayanoğlu)
2 Kara Sevda (Cem Karaca)
3 Yaralı (Ömer Faruk Güney)
4 Namus belası (Cem Karaca)
5 Merhaba (Zülfü Livaneli)
6 Ağlarsa Anam Ağlar (Üç Hürel)
7 Yeminin mi var? (İstasyon)

Mor ve Ötesi

1 Yaz Yaz (Ajda Pekkan)
2 Sevda Çiçeği (Fikret Kızılok)
3 Sen Varsın (Bülent Ortaçgil)
4 Telli Telli (Yeni Türkü)

Sertab Erener

1 Tek Başına (Ajda Pekkan)
2 Makber (Hafız Burhan)
3 Çocuklar Gibi (Sezen Aksu)
4 Sessiz Gemi (Hümeyra)

Yaşar

1 Bu iş Zor Yonca (Bülent Ortaçgil)
2 İşte Öyle Bir Şey (Erol Evgin)
3 Boş Sokak (Nilufer/Ajda Pekkan)
4 Rüzgar Gülü (Teoman)
5 Kadınım (Tanju Okan)
6 Ebruli (Ezginin Günlüğü)
7 Bir Günah Gibi (Ajda Pekkan)
8 Her Yerde Kar Var (Nilüfer)
9 Benim Bütün Rüyalarım Seninle (Ertan Anapa)

Zuhal Olcay

1 Yalnızlar Rıhtımı (Erkin Koray)
2 Benimle Oynar mısın? (Bülent Ortaçgil)
3 Tepedeki Çimenlik (Bulutsuzluk Özlemi)
4 Yağmur (Bülent Ortaçgil)
5 El Gibi (Sezen Aksu)
6 Sesler Yüzler Sokaklar (Yeni Türkü)
7 Pervane (Özdemir Erdoğan)
8 Çaresizim (Funda Erdal)
9 Yalnızlığım (Vedat Sakman)

Şebnem Ferah

1 Değirmenler (Bülent Ortaçgil)
2 Uzun İnce Bir Yol (Aşık Veysel)
3 Ünzile (Sezen Aksu)
4 Gönülçelen (Teoman)
5 Masum Değiliz (Sezen Aksu)

Cansu Koç

1 Gurbet (Özdemir Erdoğan)
2 Kendim Ettim Kendim Buldum (Neşet Ertaş/Cem Karaca)
3 Aşkımız Bitecek (Erkin Koray)
4 Gözlerin (Zülfü Livaneli)
5 Sessiz Gemi (Hümeyra)

Yavuz Bingöl

1 Kol Düğmeleri (Barış Manço)
2 Gözlerin (Zülfü Livaneli)
3 Ayrılığın Hediyesi (Ahmet Kaya)
4 Yanarım (Sertab Erener)
5 El Gibi (Sezen Aksu)
6 İki Çocuk (Teoman)
7 Küçüğüm (Ezginin Günlüğü)
8 Yüreğim Kanıyor (Ahmet Kaya)
9 Tamirci Çırağı (Cem Karaca)

Candan Erçetin

1 Ben Böyleyim (Ayten Alpman)
2 Çember (Yeni Türkü)
3 Kim (Teoman)
4 Bu Hayat Çekilmez (Erol Evgin)
5 Gelmiyorsun (Ezginin Günlüğü)
6 Unutama Beni (Esmeray)

Nilgül

1 Kara Sevda (Zeki Müren)
2 Gel Efendim (Cem Karaca)
3 Sarhoş Gibiyim (Erkin Koray)

Kıraç

1 Ya Seninle Ya Sensiz (Işıl Yücesoy)
2 Gülmek İçin Yaratılmış (Ferdi Özbeğen)
3 Kan ve Gül (İskender Doğan)

Funda Arar

1 Haberin Var mı? (Fikret Kızılok)
2 Arapsaçı (Erkin Koray)
3 Benim için üzülme (Bergen)
4 Dünden Sonra Yarından Önce (Zuhal Olcay)
5 Ateş Düştüğü Yeri Yakar (Zerrin Özer)

Ata Demirer

1 Maskeli Balo (Yeni Türkü)
2 Tavla (Mirkelam)

Feridun Düzağaç

1 Düşler Sokağı (Ezginin Günlüğü)
2 Sevgi (Bülent Ortaçgil)
3 Beni Vur (Ahmet Kaya)
4 Estarabim (Erkin Koray)
5 Mutlu Olmak Varken (Ezginin Günlüğü)
6 Rüzgar (Grup Gündoğarken)

Zerrin Özer

1 Unutamadım (Barış Manço)
2 Gemiler (Orhan Atasoy)
3 Leylim Ley (Zülfü Livaneli)
4 Yara (Çamur)
5 Halim Öyle (Çamur)
6 Sergüzeşt (Çamur)
7 Hara (Çamur)
8 Damga (Çamur)
9 Derviş (Çamur)


Aylin Aslım

1 Kimdi Giden Kimdi Kalan (Yeni Türkü)
2 Bazı Yalanlar (Teoman)
3 Bir Çocuk Sevdim (Sezen Aksu)

Emre Aydın

1 Sürpriz (Teoman)
2 Hareket Vakti (Umay Umay)
3 Duymak İstiyorum (Cemali)

Mirkelam

1 Bütün Çiçekler su İster (Bülent Ortaçgil)
2 Güzel Bir Gün (Teoman)
3 İstanbul (Ezginin Günlüğü)

Rashit

1 Kişisel Bir şey (Teoman)
2 Fırtına (Yeni Türkü)

Barış Akarsu

1 Islak Islak (Cem Karaca)
2 Leyla (Ezginin Günlüğü)
3 Resimdeki Gözyaşları (Cem Karaca)
4 Herşeyi Yak (Sezen Aksu)
5 Sevdim Seni Bir Kere (Özdemir Erdoğan)
6 Olmadı Yar (Asya)
7 Ayrılık (Grup Merdiven)
8 Hatıralar (Mirkelam)
9 Yeter ki (Fikret Kızılok)
10 Allahım Güç Ver Bana (Barış Manço)
11 Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş (Üç Hürel)
12 Rüzgar (Grup Gündoğarken)


Vokaliz

1 Sardunya (Ezginin Günlüğü)
2 Yalnızım Dostlarım (İbrahim Tatlıses)
3 Ya evde yoksan (Orhan Gencebay)
4 Vazgeçmem (Müslüm Gürses)
5 İkinci Bahar (Özdemir Erdoğan)

Ebru Gündeş

1 Sabahlar Uzak (Kayahan)
2 Tanrı Misafiri (Ajda Pekkan)
3 Senin Olmaya Geldim (Selami Şahin)
4 Dertler Benim Olsun (Ebru Gündeş)
5 Dünya Dönüyor (Orhan Gencebay)


Grup Gündoğarken

1 Eksik Bir Şey (Ezginin Günlüğü)
2 Bahar Türküsü (Bülent Ortaçgil)
3 Dert Olur (Esmeray)


Bulutsuzluk Özlemi

1 Hükümsüzdür (Ezginin Günlüğü)
2 Normal (Bülent Ortaçgil)

Yüksek Sadakat

1 Kadınım (Levent Yüksel)
2 Ayrılış (Ezginin Günlüğü)

Göksel

1 Günün Birinde (Neşe Karaböcek)
2 Kimbilir (Kibariye)
3 Olmaz Böyle Şey (Yeşim)
4 Ağlamak Güzeldir (Sezen Aksu)
5 Gülmek İçin Yaratılmış (Ferdi Özbeğen)
6 Senden Başka (Füsun Önal)
7 Şimdi Sen Varsın (Seyyal Taner)
8 Sen Bensiz Ben Sensiz (Coşkun Demir)
9 Çaresizim (Funda Erdal/Zuhal Olcay)
10 İnanmam (Ajda Pekkan)
11 Dudaklarında Arzu (Emel Sayın)
12 Güle Güle Sana (Selçuk Ural)
13 Baksana Talihe (Ajda Pekkan)
14 Mektubumu Buldun mu? (Gönül Yazar)
15 Bilemedim (Gönül Akkor)

Gripin

1- Dalgalandım da Duruldum
2- Yolcu Yolunda Gerek

Yeşim Salkım

1 Hep Böyle Kal (Erol Evgin)
2 Dudaklarında Arzu (Emel Sayın)
3 Tövbeler Tövbesi (Emel Sayın)


Deniz Seki

1 Sen de Başını Alıp Gitme (Nil Burak/Cem Karaca)
2 Her şey Senin İçin (Ali –Aysun Kocatepe)
3 Sensiz Yaşayamam (Ayla Dikmen)
4 Sen Bensiz Ben Sensiz (Coşkun Demir)

Işın Karaca

1 Artık ne duamsın ne de bedduam (Bülent Ersoy)
2 Ben Sevdalı Sen Belalı (Selami Şahin)
3 Mavi Mavi (İbrahim Tatlıses)
4 Dilektaşı (Gülden Karaböcek)
5 Hor Görme Garibi (Orhan Gencebay)
6 Kimbilir (Kibariye)
7 Yalan (İbrahim Tatlıses)
8 Ben Sana Vurgunum (Nükhet Duru)


Edip Akbayram

1 Büyü (Grup Yorum)
2 Mutlaka Yavrum (Cem Karaca)
3 İstanbul (Grup Baran)
4 Kasımpaşa Kıyıları (Alaaddin Us)
5 Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz (Zülfü Livaneli)
6 Sen Benden Gittin Gideli (Mazlum Çimen)

Az-Biraz ‘Cover’ Yapanlar

1 -Fabrika Kızı / Haramiler (Alpay)
2 -Duyuyor Musun? / Sibel Tüzün (Bülent Ortaçgil)
3 -Kördüğüm / Aslı (Hümeyra)
4 -Ben de Özledim / Ogün Sanlısoy (Ferdi Tayfur)
5 -Ya Evde Yoksan / Neredesin Firuze sanatçıları (Orhan Gencebay)
6 -Olmalı mı Olmamalı mı? / Mavi Sakal (Bülent Ortaçgil)
7 -Tek Başına / Kramp (Erkin Koray)
8 -Adam / Serhat (Sibel Alaş)
9 -Sokaklar / Emrah (Şebnem Ferah)
10 - Hani Benim Gençliğim / Sümer Ezgü(Ahmet Kaya)
11 -Sabır / Ciguli (Göksel)
12 -Uzun İnce Bir Yol / Pentagram (Aşık Veysel)
13 -Kara Sevda / Özlem Tekin (Fuat Saka)
14 -Sabuha /6.Cadde (İbrahim Tatlıses)
15 -Giderim /Niran Ünsal (Ahmet Kaya)
16 -Kaderimin Oyunu / Ajda Pekkan (Orhan Gencebay)
17- Başım Belada / Agira Jiyan ( Ahmet Kaya)
18 -Evelallah / AF (Barış Manço)
19 -Ele Güne Karşı / Seyyal Taner (MFÖ)
20 -Nikah Masası / Sarp (Ümit Besen)
21 -Özledim Seni / Baha (Zeki Müren)
22 - Yalnızım Dostlarım / Öztürk (İbrahim Tatlıses)
23- Yalnızım Dostlarım / Ragıp Savaş&Janset (İbrahim Tatlıses)
24- Yakamoz / Melike Demirağ (Ahmet Kaya)
25- Son Yolcu / Ege (Ajda Pekkan)
26- Yağmur / Karakan (Erkin Koray)
27- Her Şey Sevgiyle Başlar / Nükhet Ruacan (Bülent Ortaçgil)
28- Aşk Yeniden / Nükhet Duru (Yeni Türkü)
29- İstersen Hiç Başlamasın / Ayten Alpman (Yeni Türkü)
30- Senden Önce Senden Sonra / İzel (Teoman)
31- İstanbul’da Sonbahar / Nil Karaibrahimgil / (Teoman)
32- Bugün / Kreş (Teoman)
33- Estarabim / Ünlü (Erkin Koray)
34- Ağlama Bebeğim / Banu Kırbağ (Ahmet Kaya)
35- Üşür Ölüm Bile / Suavi (Ahmet Kaya)
36 – Evdeki Ses / Manga (Cartel)
37- Hişt / Fuat Saka (Ezginin Günlüğü)
38- Mahur /Nazan Öncel (Ahmet Kaya)
39- Ellerimde Çiçekler /Kenan Doğulu (Gündoğarken)
40- Küçük Şeyler /Ayşegül Aldinç (Bülent Ortaçgil)
41- Lili Marlen Türküsü /Onur Akın (Ahmet Kaya)
42- Ellerim Bomboş / Aziret (Fatih Erkoç)
43- Adı Bahtiyar / Naşide Göktürk(Ahmet Kaya)
44- Beni Bul /Selda Bağcan (Ahmet Kaya)
45- Güzel Günler /Şükriye Tutkun (Ahmet Kaya)
46- Arka Mahalle /Murat Hasarı (Ahmet Kaya)
47- Teninle Konuşmak / Bülent Ortaçgil (Ezginin Günlüğü)
48- Fırtınalar / Pamela (Ebru Gündeş)
49 – Göç Yolları / Cem Karaca (Yeni Türkü)
50 – Hatasız Kul Olmaz / Metropolis (Orhan Gencebay)
51 - MasumDeğiliz / Grup 84 (Sezen Aksu)
52 – Kimler geldi,kimler geçti /Cem Adrian (Ajda Pekkan)
53 – El Gibi / Tuğba Özerk (Sezen Aksu)
54 – Duş / İrem (Teoman)
55 – Yastayım / Ferhat Göçer (Sefarad)
56 – Gökdelenler / Hayko Cepkin (Teoman)
57 – İstasyon İnsanları /Harun Tekin (Teoman)
58 – Gönülçelen / Yalın (Teoman)
59 – Aşk Bitti / Aşkın Nur Yengi (Ezginin Günlüğü)
60 – Gemi / Sabahat Akkiraz ( Ezginin Günlüğü)
61 – Yıldızlar da Kayar / Tan (Hakkı Bulut)
62 – Sil Baştan/ Rojin (Şebnem Ferah)
63 – Mutlu Son / Ayşe Tütüncü (Ezginin Günlüğü)
64- Düşler Sokağı / Modern Folk Üçlüsü (Ezginin Günlüğü)
65 – Dönmek / Hümeyra (Yeni Türkü)
66 – Sevgili / Sezen Aksu (Yeni Türkü)
67 – Adım Kadın / Emel Müftüoğlu (Hümeyra)
68 – Ara Sıra Bazı Bazı ( Yeşim Vatan)
69 – Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle / Keremcem (Nükhet Duru)
70 – Dönme Dolap/ Redd (Ali Kocatepe)
71 – Küçük Bir Aşk Masalı / Bengü&Neco (Özdemir Erdoğan&Sezen Aksu)
72- Geberiyorum / Ferhat Göçer (Nükhet Duru)
73 – Kordon Boyu Faytonlar / Ege (Ali Kocatepe)
74 – Anma Arkadaş / Yıldız Tilbe (Erkin Koray)
75- Yas / Kubat (Levent Yüksel)
76 – Raptiye Rap Rap /Manga (Cem Karaca)
77 – Kavga / Volkan Konak (Cem Karaca)
78 – Kalender / Suavi (Cem Karaca)
79 – Hep Kahır / Ayhan Yener (Cem Karaca)
80 – Yarım Porsiyon Aydınlık / Tuğrul Arsever (Cem Karaca)
81 – Bu Su Hiç Durmaz / Gülben Ergen (Bülent Ortaçgil)
82 – Yalnız / Yıldız İbrahimova (Bülent Ortaçgil)
83 – Çığlık Çığlığa /Birsen Tezer (Bülent Ortaçgil)
84 – Gördüğüme Sevindim / Metiner (Grup Gündoğarken)
85 – Hey Gidi Dünya Hey / Koptu Kervan (Ali Kocatepe)

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Jazzmir - 2000 civarı

Yaklaşık 7-8 sene önce gitarla oynarken yaptığım bir enstrümantal şarkı(gitarın akordu bozuk:)

1 Şubat 2010 Pazartesi

ROMANTİZMİN HÜSRANI

Yıldırım Demirören’e senelerdir yöneltilen bu kadar eleştiriye rağmen 5.5 sene öncesine göre daha da büyük bir başarıyla sandıktan çıkmasına kimse şaşırmasın.Hele hele muhalif olup da ona kızarak,ne alakaysa Beşiktaş’a “kombine de almayacağım, maça da gitmeyeceğim” şeklinde 1-2 haftalık isyanlara bürünenler..Hiç inandırıcı ve mantıklı değilsiniz söyleyeyim..Öncelikle Beşiktaş’ın başkanını tebrik ederim.Kazanmıştır.

Gelelim “isyankar” tayfamıza..

Lig nasıl biterse bitsin,her sene olduğu gibi yaz ortası gelince gene paşa paşa kombineler alınacak, tüm “sıkıntılar” ve sözverilmiş tepkiler unutulup,yaz rehaveti ve futbola iki ay ara vermenin iç kudurtan özlemiyle “Beşiktaş aşkına” bahanesiyle hafızalar resetlenecek,bir kaç ay önceki serzenişler unutulacak,ağustos eylül tatlılığında gene stad şarkı türküyle beslenerek doldurulacak..

Elbette ki çözüm,bu ruhu bir kenara bırakıp takımı yalnız bırakmak,asosyal bir taraftar kimliğine geçmek değil.Aksine İnönü her zaman dolmalı,Beşiktaş asla yalnız bırakılmamalı. Ama sadece maçta değil! Hiçbir platformda ve özellikle senin önündeki 3 Seneyi belirleyecek kongrede de yalnız bırakmama bilinciyle hareket edersen işte o zaman sandık seçim sonuçlarından şikayet etme hakkın olur,işte o zaman söz hakkın olur.Çünkü stadyumların üstü açıktır.Bütün sloganlar 90 dk. içinde havaya uçar gider..

Muhalefetten sadece “yönetimin karşısına çıkan aday”ı anlayan anlayış kendini hiçe saymakta ve anarşist takılan görüntüsünün altındaki hüküm süren sürü hakimiyetini fark edememektedir. Herşeye karşı olmaktan ne anladığını çok açık şekilde ifade edebildikten sonra sisteme ve iktidara karşı durabilir bir muhalif.Yoksa sadece çakırkeyif bir romantiktir ki bu,zamanın başka bir yerinde,bu konuların tamamen dışında,beraber ağlayıp güleceğim,şarkı söyleyip nostalji edeceğim bir renkdaşımdır.Ama asla şikayet etmeye hakkı yoktur.Ya bu şekilde her şeye karşı sarhoş olacaktır,ya da her şeye karşı duracaktır.Artık bu seçimini yapmalıdır.Zaten olan bitenin çok farkında değildir.Bir duygu seline kaptırmıştır kendini.Kaldı ki ben bu duygusal paylaşımımı da Beşiktaş’a “bilinçle” sahip çıkan renkdaşlarımla yapmayı tercih ederim.

Seçime dönersek Demirören ile rakipleri arasındaki oy farkı 5.5 senede 162'den 1669'a çıktı! Bu bir istatistiktir ve endüstriyel futbolda ne yazık ki desibel rekorundan daha etkilidir.Her başarı alkışlanmalı ya da çoğunluk her zaman haklıdır demek doğru değil tabi ama düşündürmelidir.Ve eğer şüphe uyandıran durumlar olduğu varsayıldığında geneli %10 oranında dahi etkilemiyorsa bile sadece etik anlamda eleştirilebilir ve açığa çıkartılmalıdır.
Ha ben endüstriyel futbola karşıyım diyorsan şunu açıkça söyleyeyim; “Gerilla savaşı” Serdar Bilgili dönemi ile bitmiştir.Her sorunu sokaktan ve tribünden halledebiliriz yanılgısının sonucudur zaten bu.İktidar,demokrasiyi lehine çevirmekle kazanılıyor artık. Kamuoyunda alınan eleştiri sayısı bir adayın,bir partinin sandık sonucunu,bir filmin gişesini olumsuz etkilemiyor artık..asla belirleyici olmuyor.Hem de demokrasinin belirlediği ölçülerde gerçekleşiyor bu “şaşılası” başarılar.Yani sandıkta şu oyun bu oyun vs..geneli etkilemeye çok uzak durumlar olarak unutulup gidiyor. “Tribünde ne ses vardı be!” heyecanının takıma ve yönetime bir yansıması olmuyor.Medya ve taraftar arasındaki renkli bir paslaşmadan öteye geçen bir etkisi olmuyor ve sadece Youtube’da Facebook’da paylaşılıyor.Ki bunun adına reel değil sanal alem deniliyor.

Burada sonuçtan memnun olmayan Beşiktaş taraftarının hatayı kendisinde araması gerekiyor.Şarkı,türkü,desibel rekoru,maçı izletmeme adına zorla yapılan tribün uyumunun sadece “koreografik başarı”nın ötesinde Beşiktaş’a bir fayda sağlamadığı bilinmek zorunda.
Demokrasi mitinglerini baz alan muhalefet partisi sandık sonrası oy vermiş olan kendi halkını “yetersizlikle” suçlarken kendi özeleştirisinden hala ne kadar kaçmaktaysa,Beşiktaş taraftarının da 4506 oyun sahibini suçlamadan önce,eğer bu sonuçtan memnun değilse “nerede hata yapıyoruz” u kendisine sorması gerekiyor.

Kongrede oy hakkına sahip üyeleri dışlayarak,Beşiktaşlılık ayarı çekme hakkını kendinde görerek,çeşitli benzetmelerle üyeleri Beşiktaş’a yakıştırmamak,tribünde ayrımcılık yaparak taraftarı “sosyete”,”çekirdekçi” diyerek dışlamak sadece bir yanılgı ve Beşiktaş adına büyük bir yanlıştır.Kombine almayanı, maça gelmeyeni,tribünde bağırmayanı,ayağa kalkmayanı, marş ezberlemeyeni dışlamayla başlayan bu süreç Beşiktaşlılığı kendi hayali ölçüleri içerisinde yaşayarak aslında Beşiktaş’tan uzaklaşmaktır.Sadece 15 dakikalık bir devre arasında 20 dakika tuvalet sırasını neden beklediğini dahi sorgulamıyorsan bu senin fedakarlığından değil “çağdışı”lığındandır.

Görülüyor ki Beşiktaş’a daha realist anlamda yaklaşanlar neticeye de o denli yakın oluyor
“yenilsen de yensen de” şiarını her zaman ruhumuzda taşımalı ama yenilginin nedenlerini
aramaktan kaçmamalıyız.

…………

Bugün Beşiktaş’ta endüstriyel futbol adına bir dönüm noktasıdır.Sandıktan çıkan sonuç romantizmin hüsranıdır.Endüstriyel futbol,sadece forma satışı değil,akılcı siyasettir.Sadece saha ve tribün keyfi değil,senin sahip olduğunu denetleyen ve sorgulayan bilinçli muhalefettir.Ve bunların hiçbiri Asi Ruh olmaktan seni alıkoymaz.Sen kendini endüstriyel futbolun dışına koyuyorsan bu onun sorunu değildir.Senin de sorunun değilse Beşiktaş senin için sorun olmaktan çıkmalı,dördüncü paragrafıma dönerek romantizm treninde aynı rotada dolaşıp durmalısındır.

Önce resmini üstünde taşıdığın kartala bir bak..Karakartal dediğinin gagası beyaz olmaz. O Amerikan kartalıdır..Sen gagası da gözü de kara kartal ol!


TARKAN KAYNAR

01.Şubat.2010

2 Ocak 2010 Cumartesi

38 - Evcil Hayvan Taşımacılığı


Geçtiğimiz yaz başında kedimi şehirlerarası bir zorunlu yolculuğa çıkartmak durumu hasıl olmuştu. Bunun için en kısa süreli ve konforlu olabileceğini düşündüğüm havayolu şirketlerini aradım bilgi almak için.Öncelikle aşıların tamam olması zorunluluğu vardı ki bu çok gerekli bir talep. Diğer koşul hayvanın 5-6 kg.dan aşağı olması ve kafesiyle toplam 5-6 kg.ı geçmemesi zorunluluğu.Eğer hayvanınız kafesiyle beraber bu ağırlığı geçerse bagaj kabinine konuluyor.Eğer geçmezse yanınıza alabiliyorsunuz.Bir diğer nokta da eğer o uçakta sizden önce birisi evcil hayvan taşıma talebinde bulundu ise siz başka uçağa bilet almak zorunda kalabiliyorsunuz.Bu koşullar havayolları için çok anormal değil aslında.Ama kimse çocuğu gibi gördüğü evcil hayvanının bagajlarla birlikte seyahat etmesini istemez.En azından bunun havayolunun belirlediği bir veteriner raporu ile hangi bölümde seyahat edeceği belirlenmelidir.Kocaman Danua cinsi köpeği yolcu kabininde taşımak illa ki abes ama bir kedinin kafesinde sakineştirilmiş şekilde seyahatinin kimseye zararı olmayacaktır.Küçük bir köpek,kaplumbağa veya kuş içinde geçerli bu durum.Karayolları firmaları ise tam bir facia. Bazıları hiç bir şekilde taşımayı kabul etmezken bazıları ancak ve ancak bagajda götürebileceklerini belirtiyorlar.Düşünsenize 12 saatlik bir yolculuğa çıktığınızı.Molada bagajı açmak muavin insiyatifinde.Bagajlar birbirinin üzerinde sıkış tepişken yollarda sağa sola viraj dönüşleri ve mıcır çakıl hendek gibi kısımlardaki zıplamalarda o hayvancık ya kendi çıkardığı ile ölecektir ya da korkudan ölecektir.Sizin bu koşullar içerisinde çocuğu 12 saat boyunca "zırlayarak" yolculuğu size zehir eden bir aileye itiraz hakkınız yoktur.Telefonlar konusunda getirilen yasağın teknik olmaktan çok seyahat huzuru adına yapıldığı artık herkesçe bilinirken bu huzuru altüst eden çocuklara çözüm bulunmamakta hayvanlar ise özel seyahat koşullarına mecbur bırakılmaktadır.Bu uygulamalar yurtdışında ne şekildedir bilemiyorum ama ülkemizde bunun artan bir sıkıntı halinde olduğunu biliyorum.Bir başka sorun da hayvan mezarlığıdır ki şimdilik ona girmiyorum.THY ve bazı havayolu firmalarının konuyla ilgili linklerini aşağıda ekliyorum.Havayolları konusunda çok sorun yok belki ama her yerde hava alanı veya herkesin özel arabası da yok ne yazık ki.Lüks bir sorun gibi gelebilir belki ama ben evimi taşırken yaşadığım ve zorda kaldığım en büyük sıkıntı buydu.Neticede "can"gözüyle bakılmaması dahi bizi incitebiliyor.linkler:
http://www.thy.com/tr-TR/services/passenger_services/pets.aspx
http://www.flypgs.com/sikca-sorulanlar/evcil-hayvanlar.aspx
http://www.sunexpress.com/xq-tr/tr/ucus-bilgileri/bagaj.jsp#c3759

31 Aralık 2009 Perşembe

37 - Yeni yıla girmeden bir teklifim var


Bugün herkes hiç tasvip etmediği bir gruba üye olsun ve 24 saat kalsın..yeni yıla hoşgörü hakim olsun.

Kızılderililer’in bilinen bir deyişi vardır:
“Bir insanı yargılamadan önce gökte üç ay eskiyinceye dek onun ayakkabılarıyla yürü…”

cinsiyetçiler,katı siyasetçiler,koyu taraftarlar, hayvan sevmezler,asosyaller,et yemezler, arabesk dinlemezler,temizlik hastaları,işkolikler,önyargılılar ve nihilistler.. buyrun efendim..

hadi bakalım pamuk eller tıklasın..Serdar Ortaç severler bugün Bülent Ortaçgil’e hayran olsun (‘ortaç’dan mix geçiş).. chp’liler akp’ye (ya da tam tersi) üye olsun, hayvan sevmeyenler bugun hindilerinden versinler sokak hayvanlarına da.. ateistler iki rekat namaz kılsın, hiç kitap okumayı sevmeyenler edebiyat odalarına üye olsun,alkol içmeyenler akşamcı gruplarına girsin..hadi..

uçağa binemeyenler için uçak şirketlerinin yılbaşı kampanyası var kaçırmasınlar! yüzme bilmeyenler antalya sahillerinde suya girip nefis yılbaşı geçirsin..domuz giribinden korkanlar metroda herkesi öpsün..korkularımızın da üstüne gidelim bu yıl.. başımıza gelen belki de budur, sakınan göze batan çöptür..

aklınıza gelen başka tezatlıklar varsa yazın ve uygulayın..

en sevmediğimizi düşündüğümüz ya da ilgilenmediğiniz durum ve olayların 24 saat içinde duralım bakalım.. 2010 belki birer adım yaklaştırır birbirimize..

görsel:http://sulelikiz.deviantart.com/art/kapi-araligi-98113978

11 Aralık 2009 Cuma

36 - Destek Olan Bloglar


Kimisine ulaşamadık,kimisi belki farkedemedi,kimisi beklemeyi tercih etti,kimisinin ise ilgi alanında değildi..Bilenlerden,duyanlardan destek olanlara teşekkür etmek boynumun borcudur. Ben farkettikçe liste çoğalacaktır..
Bütün spor bloglarına özgür alanlar dilerim..





- http://stereocipolla.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar.html
- http://atanalirspor.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar-tarkan-kaynar.html
- http://ultrasmovement.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar.html
- http://arielortega.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar.html
- http://sallanyuvarlan.blogspot.com/2009/12/futbolun-bukalemunlar.html
- http://futbolsuzyapamam.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar.html
- http://lucarelli-breitner.blogspot.com/2009/12/futbolun-bukalemunlar-tarkan-kaynar.html
- http://futbolsandigi.blogspot.com/2009/11/futbolun-bukalemunlar.html
- http://askapuska.blogspot.com/2009/11/bukalemun.html
- http://www.futbolname.com/2009/11/26/futbol-bukalemunlari/
- http://www.vermantesblog.com/2009/12/futbolun-bukalemunlari.html
- http://romanistabukowski.blogspot.com/2009/12/futbolun-bukalemunlar.html
- http://www.gecevardiyasifilmyapim.blogspot.com/
- http://acetobalsamico.blogspot.com/2009/12/futbolun-bukalemunlar.html
- http://bigginsreds.blogspot.com/2010/01/futbolun-bukalemunlar.html
- http://solbekten.blogspot.com/2009/12/futbol-sevdalilarina-yilbasinda-hediye.html
- http://noatsamisa.blogspot.com/2010/02/saban-kartal.html

4 Aralık 2009 Cuma

35 - tövbe


Her turizm firmasının her otobüsü starliner olmak zorunda değil.Her turizm firması otobüslerinde wireless,özel ekran donanımı vs.bulundurmak zorunda da değil.Neticede biletimizi alırken veya otobüse binerken modeline de bakıyoruz.Ama günden güne bir çok seyahat firması otobuslerinde bir adım öteye adım atmak yolunda ilerlerken bazılarının hem hizmet hem donanım anlamında 90'ların yeterliliğinde kalmakta ısrarı milleti aptal yerine koymaktır.Öncelikle fiyat bu koşullarda diğerlerinden daha düşük değilse bu durum resmen müşteriyi aptal yerine koymaktır.Çünkü diğerleri tercih edilip onlarda yer kalmadığından sana "mecbur" kalanları rakiplerinden çok geri şartlarla taşıyıp rakiplerinin aynı fiyatı almak ticari ahlaka yakışmaz.Diyelim ki bayram günüdür her fiyat normaldir,bilet bulduğumuza şükredelim (ki binene kadar şükrediyorduk,bilsek bir gün kaybetmeyi göze alırdık)ama neticede seyahat anlayışındaki bu çağdışı sistemle kısa zamanda o müşteriyi kaybetme riski de mi taşımıyorsunuz hiç? Neyse uzatmayalım ve kısa notlarımıza geçelim:

1- 16:30 hareket saati olan otobüsümüz 25 dk.geç gelerek yarım saat gecikmeli hareket etti.
2- İki tv ekranından yayınlanan sinema çekimi olduğunu düşündüğüm korsan vcd film ortasından başladı.Bizden önceki duraklarda seyredilmeye başlandığını düşündük.Ama birden ileri sarıldı sonra geri alındı.Sonra ortalardan biyerden tekrar başladı.Film şu anda vizyonda olan "2012" idi ve filmin seyre sunumu içeriğinden çok daha felaketlerle doluydu.Sonra nedense birden filmden vazgeçildi ve tv kapatıldı.
3- Sonra birden iç ışıklar söndürüldü.Ok dedik,bir sürü gazetemiz dergimiz var zaten.Kişisel ışık butonlarımıza bastık ama ışık yanmıyordu.Önümüzdeki yolcunun üstündeki butonda da denedik sonuç aynı idi.
4-Muavin çağırma butonuna bastık.O yandı.Kırmızı idi ama görünmüyordu sanırım ki tam (saate baktım) 17 dk.sonra öylesine kafasını bizim oraya çeviren muavin bakışlarımdan anlam çıkartarak kırmızı ışığı farketti ve yanımıza geldi.Işıkları belirttik.Şoför mahalline giderek dünyamızı aydınlattı.
5-Sonra yine bir film konuldu.Bu kez resmi bir home video filmi idi.Ben izlediğim ve beğendiğim için kız arkadaşıma tavsiye ettim.Ama filmin sesi kısıktı.Muavinden açmasını rica ettik.Muavin arka sıradaki yolcuların sesten rahatsız olduklarını söyledi.O zaman film oynatmak neyin nesiydi? Film,sesi bir kısılıp bir açılarak seyredildi.
6-Hizmette ekstra bir durum beklentimiz yoktu ama sıradanın altında idi ve muavinlere ancak size yaklaştıklarında ulaşabiliyordunuz.
7- İstanbul'a Edirne tarafından giriş yaptıktan sonra Esenler ve Alibeyköy'de yolcu indirdikten sonra anadolu yakasına geçerek neredeyse İstanbul dışına çıktık ve servis alanı olan ve firmanın web sitesinde "AB Standartında tesis" diye duyurusu yapılan Samandıra'ya geldik.Servislerimize binecek ve geldiğimiz yolun yarısını geri dönecektik.Gece 01:00'de İstanbul'a giriş yapmamıza rağmen gece 03:00 de evlerimizde olacaktık.Toplam yolumuz 8 saatken 10 oluyordu yani.
8-Samandırada 45 dk.bekletildik.Ne bir bilgi ne bir ilgi.Servislerin istikametlerini ancak servis odasına giderek içerdeki şoförlere soruyordunuz.Zaman geçtikçe içerdeki tüm neşeye rağmen sizinle o soğuk havada ilgilenilmemesi üzerine kısım kısım tekrar giderek bu kez kaçta kalkacağımızı öğrenmeye çalışıyorduk."Biraz sonra.."gibi ortalama bilgilerin ardından son olarak 02:00 denilmesine rağmen 02:15'de hareket ettik.01:35'de otobüsümüzden indiğimiz gözününe alınırsa 40 dk.bekletilmiştik.
9-Personel ilgisi ve kalitesi yolculuğun en başından en sonuna kadar birbirinin aynı idi.

Memnuniyetle ayrıldığım aynı hattın bir başka seyahat firmasını burada keyifle yamzıştım.Şimdi bir deneyim daha kazandım ki o da;ne olursa olsun,geç kal gerekirse, ama kötü olanı tercih etme.Hele ki aynı fiyatsa.Ve mutlaka üşenme şikayet et.Gerçi insanın aklına "kimi kime şikayet edeceksin" sorusu gelmiyor değil ama en azından deşifre olmaları bile belki bir parça özenli olmalarını sağlar.Kendisine bu muameleleri layık gören insan toplulukları medeniyeti haketmezler.AB Standartındaki tesiste ilkel standartta bir hizmet anlayışı olduğu sürece gerçi bütün otobüsler en lüksünden olsa ne olur? (firmanın web sitesinden tesis açıldığında yetkili ağızdan yapılan bir açıklama: Samandıra tesisimiz İstanbul'un artık çok büyüyen Anadolu yakasında, modern ve çağdaş hizmet verecek)

25 Kasım 2009 Çarşamba

34 - Kolonya Krizi


"24" Kanalının haber spikeri Bahar Feyzan Miliyet Gazetesi'ne verdiği röportajda “canlı yayının zorlukları nedir?” sorusuna “Beni en çok limon kolonyası kullanan konuklar zorlar. Dayanamıyorum, burnumun direği sızlıyor, konudan da yayından da kopuyorum” dediği için işten çıkarıldı. Gerekçe: Kuruma ve konuklara saygısızlık.Bahar Feyzan işten çıkarıldıktan sonra yaptığı açıklamada "kolonyanın bir metafor olduğunu bilmiyordum" diyor.Kolonyayı bir süredir metafor haline getiren kişinin Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin olduğunu ben de bir medya siteinden öğreniyorum.Oray Eğin yazılarında Fehmi Koru’dan bahsederken “kolonya kokulu” sıfatını kullanırmış.Kamuoyunda yaygınlaşmamış ve Oray Eğin okuru değilseniz bilemeyeceğiniz bu metafor medyacıların kendi sanal dünyalarında (twitter ve medya siteleri vs.)yaygınlaşmış olabilir ama bunu yine her medya çalışanının bilip benimsemesi demek o kadar önem kazanmış ki sizi işinizden edebiliyor.Elbette ekran karşısında yer alan ve kamuoyunun tanıdığı isimler daha dikkatli olmalı.Ama açıklamada artniyet olmadığı o denli aşikar ki.Üstelik çalıştığı kurumun yapısına uygun olamayacağı düşüncesiyle zaten böyle bir saçmalamaya girişip işini riske atmaz.Sorulan sorunun karşılığını veriyor spiker samimice ve Oray Eğin okuyup bu medya metaforuna vakıf olmadığı çok belli.Olmak zorunda da değil zaten bence.Ama fısıltı anlayışının genel etik anlayışına üstün geldiği bir noktada hassasiyetlerin çizgilerini ve niyetlerini de popüler isimler belirliyor.Geçmiş olsun Bahar Hanım.Yakında twitter belirler bizim iş meslek kurallarını.

24 Kasım 2009 Salı

33 - organik



Artık herhalde biliyorsunuzdur GDO'lu ya da hormonlu olan gıdaların "en yakışıklı" olanları olduğunu..Yani ürünün görüntüsü kötüyse yüksek ihtimal kendisi iyidir..Resimde tarla domatesleri var,ezik büzük,kirli,eğri ve de büğrü.. ama sağlıklı..tarladan ve bahçeden..kokulu ve tatlı..
ilk defa bir deyim "lafın gelişi"nden somuta bu denli denk düştü: Yerseniz!

23 Kasım 2009 Pazartesi

32 - Tarih Yoksunluğu



Derbilerin tarihleri,kadroları ve neticeleri konusunda çok detaylı bilgi sahibi olamayabiliriz.Futbolla ilgili olup da Google'da sadece 1-2 kere "türk derbi","gs-fb"veya "türk futbol tarihi" şeklinde versiyonlu aramalar yaptıysanız bu haberdeki fotograf illa ki karşınıza gelmiştir.Ben konunun ilgilisi olarak 2 senedir yaptığım taramalarda en çok karşıma çıkan 5 fotograf arasında sayabilirim bu bilet fotografını(bir tanesi ağları delen metin oktay golü,bir tanesi can bartu metin oktay el sıkışması,bir diğeri mehmetçik basri vs vs..). Bu ilgisizliğimizin gayet farkında olup cüretkarca tarihi belgeler üzerinde tahrifat yaparak bizleri yanlış bilgilere sürükleyenler de var.Ama burada kabahatın 4'de 3'ü onlarda ise 4'de biri bizlerde.Her ne kadar koca medya kuruluşunun karşısında bizim araştırma alanımız kısıtlıysa da hafızasız toplum hastalığımızın ürkütücü virüslerinden birisi olan bu çarpıtma durumlarına karşı da az da olsa donanımlı olmak zorundayız.Taraftarlık vasıfları içerisinde genellikle geri planda kalan kısıtlı "tarihi bilgi donanımlarımız" genelde yalan yanlış ve magazinel şehir efsaneleri ile doludur.Futbol kitaplarının okunma gereği en azından "laf atışmalarında" hiç olmazsa bunu bile doğru yapabilme adına gerekli. Neyse ilgili haberin linkini aşağıda aktarıyorum: http://www.ataryemez.com/gazete/hurriyet-gazetesi-tarih-skandali/


Haberi okuyunca "evet demek doğrusu bu imiş" demeyin.Çünkü bu kez düzeltme haberinde verilen tarihi bilgiler de yanlış.28 kasım 1924'de gs-fb değil bjk-fb oynadı.Bahsi gçen biletin tarihi ise 15 haziran 1923 ve gs-fb derbisine ait.Yani düzeltirken bile tarihi bilgi eksiklerimiz var.

31 - Kitaba Son 15

17 Kasım 2009 Salı

30 - Memleketin Genetiği Değiştirildi


Ahmet Altan'ı seven de Örsan Öymen'i seven de şimdi sevmiyor.Ya da tam tersi.Kim sağcı kim solcu belli değil.Herşey içice ve herkes herkesle belli noktalarda buluşup belli noktalarda ayrılıyor.Tamam dümdüz bir sağ ve sol kalmadığının farkındaydık ama bu denli bir içiçeliğin böyle bir kaosla harmanlanıp kafa karıştıracağını beklemiyordum ben şahsım adına.Burada bir ilginç durumdan bahsetmişim.Bu ilginç durumun hayali kahramanının reel yansımasının da en azından aynı ilgiyi göreceğini tahmin ederken tam tersi oldu.Belki bunu söylemek için erken ama internet ne kadar güçlü olursa olsun tv kadar etkili değil.Haberlerin geçtiği yerlerin bir önemi yok.Neticede Polat deplasmanda böyle ise içerde daha fazla tribunu var demektir.Ama paşanın olayı gerçekten şaşırtıcı.Sanal destek ne kadar samimiyet içerirse içersin realitede karşılık bulmuyorsa hayal kırıklığı ve üzüntü ve muz kabuğu oluyor.Her iki kahramanla da fikirsel ve sanatsal anlamda bir yakınlığım yok.Ama hemen hemen aynı dilin temcilcilerinin realitedeki durumunu medyatik anlamda sunmak istedim.