Uzun yıllardır bu denli seri yolculuk etmemiştim.Mayısdan beri 10-15 günlük aralarla düzenli seyahatlerim kaçınılmaz şekilde oluyordu.Ege hattını "hat"mettim diyebilirim bu yaz.Ama şimdi bir süreci hızlandırmak adına kıçı daha seri kaldırmak icap ettiğinden güzelim iklimi bırakıp metropollerin yağmuruna,çamuruna,soğuğuna daldık.Bahaneyle daha önceki geliş gidişlerde göremediğimiz eşi dostu görme ortamı yarattık o da güzel oldu.Bunların yanısıra bu seyahat haftasında keyifli anlar yaşadım ve gözlemlemekle kalmayıp görüntüleyerek sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle Ankara dönüşü görüntülediğim Bolu tesislerini geçişteki bölgedeki "kar" 2 saat sonra radyoda "yılın ilk karı" olarak kulağıma gelecekti.Haberin belki de başını kaçırmıştım,kastedilen bölge idi sanırım ki doğuya bir ay önce kar yağdığını sonradan duymuştum. Ankara'da geçirdiğim 24 saat içerisinde Futbolla ilgili kitabım için hayatımda ilk kez katıldığım profesyonel bir redaksiyon çalışmasınında yoğun çalışırken molalarda redaktörümüz Asiye Hanımın anılarını dinledim.Rahmetli eşinin kısa bir dönem Arsenal'de futbol oynadığını,sakatlanması neticesinde futbol hayatına aynı camia içerisinde teknik adam olarak görev aldığını anlattı.Epey bir görsel malzemeyi görüntlememe de izin verdi.Ama asıl anlattığı hikaye çok ilginçti.Arsenal'in eski sahasının altı camiaya adını yazdırmış taraftarların ve oyuncuların külleri ile doluymuş.Yani bir tür vasiyet mezarlığı.Uzun yıllar sahaya kül gömme usullü bu cenaze töreni düzenli olarak gerçekleşmiş.
Daha sonra yeni stad yapıldığı zaman zeminde yatan yüzlerce taraftarın anısı bozulmamış ve bir park haline getirilmiş orası.Arsenal'in bu anlamda bir başka güzelliğinin de rahmetli kayınpederi ve eşinden sonra kendisinin de aynı koltukta kombineye sahip olması ayrıcalığının tanıması olduğunu anlattı Asiye Hanım.
Yani her sene öncelikle size soruyor kulüp.Siz almayacaksanız o yeri ona göre bir başkasına satıyor.Köklü kulüplere vefa anlayışı anlamında örnek gösterilebilecek güzel durumlar bunlar.
Yolculuk esnasında rastladığım bir başka güzellik de devamlı olarak tercih ettiğim Kamil Koç Seyahat otobüslerindeki bir hizmetti."Rahat" hatlarındaki temel özelliklerin(tek ve geniş koltuk,radyo,açık cep,wireless vs) yanı sıra her koltuk arkasına yerleştirilen ekranlardaki menü zenginliği diğer seyahat firmalarındaki ekran özelliklerinden bariz şekilde farklı kılıyordu Kamil Koç'u.
Tv kanallarının yanında müzik,film,oyun menüleri epey seçenekli.Müzikleri ekranınızda sık sık değişen birbirinden güzel fotograflara dalarak izliyorsunuz.Bütün seyahatlerim içerisinde 1 dk bile canımın sıkılmadığı ilk yolculuk oldu.Ağırlıklı komedi ve romantik komedi filmler olsa da "Şeytan Marka Sever"i izleyip Shakira konseri dinleyerek geldim egeye.Bu servisi takip edip ona göre hiç üşenmeden çıkacağım artık seyahatlerime.
Güzel abimsin.Buraya da bekleriz kış vakti:) gavur dağlarından geçerek gelirsin km.lerce tünellerden ve yüzlerce metrelik yükseklikteki viyadüklerden.Kışın ortasında bembeyaz dağlardan geçersin.Ama bizim buraların otobüsleri Kamil Koç'lara benzemez.Lahmacun ve soğan kokar bizim buranın otobüsleri zaman zaman:)) İstanbul'dan kış mevsiminde 25 st. kadar süren yolculuklara da dayanmak zorunda kalabilirsin, bazen ayağının altına 5 yaşından küçük çocukarlı da koyarlar uyusun diye koltuğunun altına :)))
YanıtlaSilKıyamam abime , atla uçağa gel sen buralara.Hergün izmir-İstanbul uçağı var nasılsa 90 dk.cık ;)
Gözlerinden öperim.Diyarbakır'dan reşo :P