30 Eylül 2009 Çarşamba

19-yazılarım-2 Bir Zamanlar Yeşil Sahalarda











18-yazılarım-1 Cumhuriyet Öncesi Türk Futbolu




3 ayda bir yayınlanan Santigrat dergisi'nde bu yaz yayınlanan "Türk Futbol Tarihi" yazılarımdan ilki;Cumhuriyet Öncesi Türk Futbolu



26 Eylül 2009 Cumartesi

17 - Manowar'dan türkçe şarkı


Heavy-Metal grupları içerisinde çok eskiden beri sevip dinlediğim ve ayrı bir yere koyduğum Manowar (Yedikule konserine gidemeyişimden ötürü hala kendime inanamıyorum) yeni albümleri Thunder in the sky'da 16 dilde versiyonu olan türkçe bir şarkı seslendirdiler.Bu hoş jesti yan sütundan dinleyebilirsiniz.


BABA-Beni küçükken elimden tuttun baba, bil isterimŞimdi anladımSuçtan hakkı böldünÖrnek oldunVerdiğin bağışHepten üstünBeni hiç kırmadınGüçlendirdinYanlışım da olsaHatam olsaHem sevinir, hemSavaşırdıkSen yine bilirdinDoğru olan senBenimlesinSözlerimdeGeçen zamanGünün her vaktindeVar olmamSenin sayendeBizlere yaşadınŞimdiye dekO sağlam ellerinToprağı işletirO sağlam ellerinAlmayıp verirSenin sayendehayatı tanıdımBenimlesinSözlerimdeGeçen zamanGünün her vaktindeVar olmamSenin sayendeBaba, ben ve senBiliriz kiBana dediğin her söz doğru

12 Eylül 2009 Cumartesi

16 - Naylon Çuval

"Parti başkanı gibi" başlığını atmış yayınlayan gazete..gibisi fazla..siyasette de bu kalıp tutuyor zaten bu ülkede..bana sürekli telefon açıp köpüren bir arkadaş vardı..Her telefonunda "Kurtlar Vadisi'ni izledim,bu hafta koru kendini" şeklinde şeyler..üzülürdüm nolacak sizin realiteniz diye:) buyrun hayali kahramanın filminden acı gerçekler:
S. W. Marshall: " (Sam) Bak, Türk..
Tam 15 yıldır bu bölgedeyim ve Türkleri çok iyi tanırım. övünmeyi seversiniz.. Sizin kendi kurallarınız kendi kırmızı çizgileriniz vardır, değişmez Irak politikalarınız vardır.. ve hep biz istemesek burada kimse bir şey yapamaz dersiniz.. Sana bir şey söyleyeyim mi? Kırmızı çizgilerinizi çoktan sildik.. Irak politikanızın içine ettik. Sizi anlamıyorum, yani bunu alınmadınız da başınıza geçirilen iki çuvala mı alındınız?
Bunu adamlarınıza söyleyin. Birleşik devletler son elli yıldır size para ödüyor.. Donunuzun lastiğini bile size biz gönderiyoruz.. Neden bir şey üretemiyorsunuz? Para diyorsunuz yolluyoruz, daha fazla istemek için mi birbirinizi dolandırıyorsunuz? silah istiyoruz dediniz gönderdik, savaşmayı kabul ettiniz.. Ama askerlerinizi gödermeden pazarlığa kalktınız, ve sonra yine para istediniz. Nasıl unutursunuz komünistlerden kurtarmamız için yalvardığınızı? Niye alındığınızı söyleyeyim.. Çünkü artık size ihtiyacımız yok. .Polat Alemdar: Ben siyasi parti lideri değilim. Diplomat ya da asker de değilim. Aynen senin de dediğin gibi ben Türküm. Ve bir Türkün kafasına çuval geçirecek adamın dünyasını başına yıkarım! Şimdi kes sesini (Elindeki çuvalı Sam'in yüzüne fırlatır) ve tak şunu!

Kurtlar Vadisi,Türk oyunculuk tarihinde acuze bir durum yarattı.Rolüyle özdeşleşmenin ötesinde onu yaşayan tipler..Kimi komedyenken kabadayı oldu çıktı başımıza,kimi Kıbrıs'da bilmem kaç Rum askeri öldürdüğünü söyleyecek kadar hayale vurdu kendini.Yazık.Oynayan böyle ise izleyen nasıl inanmasın yazılıp sahnelenenlere?Gerçi Polat filmde "Ben siyasi parti lideri değilim"dese de ister istemez olmuş bile:) İçerik karmaşası içinde neyi kime hedef aldığı belli olmayan ve sadece ve sadece ritmi ayakta tutmak adına her yere gönderme yapma işleviyle yapay bir gündeme savrulan bu dizi "naylon bir torba".Oysa artık tüm dünya naylon torbayı yasaklıyor.Çağa ayak uydurmak konusunda artık geri kalıyor ne yazık ki bu dizi.

15 - "Pisi Pisi"ne


İnsanlarımızın kendi canlarını bile sadece "O an" düşündüklerini ve kendilerinden başka canlıların varlığını felaketler olmadan dahi farketmediklerini düşünürsek bu kadar "telef" (insan için artık daha yakışıyor bu kelime) e şükretmek bile gerekiyor.Hayvanseverlerin sağduyusu ve aktif hayvanseverlerin enerjileri ile (çünkü üşenmemektir aslolan) epey bir "can" kurtuldu. Allah hepsinden razı olsun.Canveren hayvanlar (kedilerdi) çırpınarak "pisi pisi"ne öldüler. Kaçamadıkları,kafeslere sıkışıp kaldıkları için.Yakınımdaki sokak hayvanlarının günlük hayatlarına katkıda bulunma gayretim devam ederken bile orada o felakete uzanamamak içimi çok acıttı.Umarım bundan sonraki yaşamlarına daha iyi şartlarda ve daha acısız devam ederler.Ve umarım vicdanlar daha hassas olur "diğerleri" konusunda.

4 Eylül 2009 Cuma

14 - İlk Ofsayt


Aşk-ı Memnu yeşil sahalara döndü ve gündeme birçok soru işareti bırakmak gibi bir oyun sistemi ile bu sezon devam edeceğinin sinyallerini verdi.Beraberinde birçok tartışma yarattı ki “kedi kim?” tartışması bunların başında geliyor.Devamlılık anlamında oyunculardaki yaz esmerlikleri ve Nihat’ın yeni dublajı da eleştiriler arasında.Birçoğuna alışılacak ve çoğu düzeltilecektir.Fakat benim gözüme takılan bir sahne vardı ki buna forumlarda pek rastlayamadım.Bihter’in tekneye gidip Behlül’le konuştuğu sahnelerde Behlül’ün sevişme gecesine dair tahmin ve yorumları,cep telefonu kapalı şekilde sızmış kalmış bir insanın bilgisi olabilecek yorumlar değildi pek.Neticede Behlül’ün balıkçı kaptanın cep telefonundan evde Nesrin ile yaptığı konuşmanın birebir verildiği düşünülürse Behlül, Süleyman Efendi’nin saksılarla ilgili “Kedi yorumunu” nereden biliyordu? Diyelim ki tekneye kıyıdan botla gelirken iki çift kelam eylediler.O vakit tekneden ta ki içeri girene dek suskun kalan ikilinin ilk diyalogları neden “telefonun kapalı" olur? Devamında matmazel ve anne seçeneklerini sunar Bihter.Behlül’ün buna cevabı “önce Nihal çıktı karşıma demiştin" olur.Bunu Bihter yola gelirken Behlül’ün kapalı olan cep telefonunun sekreterine not bırakır.Behlül’ün ayfonu,Nesrin şarj cihazı getirene kadar kapalıdır ve o notu henüz dinlememiştir.Muhtemelen botta laflanmıştır diyeceğim tekrar ama o zaman mevzu başlayınca içeriye kadar neden uzun bir suskunlukla ara verildi anlaşılmıyor. Behlül’ün ağzından çıkan tek gerçekçi bilgi Nesrin’den matmazel’in evine gittiği bilgisi idi. Yani pek sonradan kurtarılamayacak bir devamlılık hatası ile başladı dizi ama olsun Yaz rehaveti atılınca bunlarla karşılaşılmayacaktır diye düşünüyorum Türkiye’nin en çok izlenen dizisinde.

13 - Lost ve Dublaj


Uzun süredir bu konuda yorum yazmak istiyordum ki ekşide falan yazmadığım için üye olduğum bir Lost grubunda bu tartışmanın tazece açıldığına denk geldim.Tabi ilk yorumlar birçok forumda olduğu gibi "Dublajlı Lost iğreanç"şeklindeydi ve tabi ki ilk karşı yorum benden geldi.Devamında her iki tercihten görüşler geldiğini gördüm.Şahsi görüşlerim şu doğrutudadır:

Ben rastgele seçerek online izlediğim için her iki şekilde de izledim.Lost’u izlemenin keyfi dublajlı izlemekle çıkar.Backgroundunda bu kadar detay barındıran bir diziyi altyazı takip etme çabası içerisinde izlemek bu detayların büyük oranda gözden kaçmasına neden olacaktır.Hele ki orijinal dil ile altyazının okuma sürelerinin farklılıkları (hele hele Sun ile Jin’in yerel diyalog sahnelerinde) çok farklı olacağından bu takip çabası da kaçınılmaz oluyor.Kate ve Sawyer’ın sesleri orjinalinde çok cılız ve ruhsuz.Seslendirme sanatçıları resmen birçok karaktere etkili tonlamalarını orjinalinden daha etkili yaşatmışlar.Özellikle Sawyer’ın ve John Locke’ın dublajını tavsiye ederim(+Hurley).Zaten Hurley’in “Moruk”, Desmond’un “Bilader” diyişini dublajlı dinlemediyseniz Lost’u oturun baştan izleyin derim. Altyazı izleyen arkadaşlar alışkan oldukları için yadırgayabilirler ama dublaj özellikle bu dizide %20 daha bir tat katan bir etken.

12 - Şimdi Adana'da olmak vardı anasını satayım!

Keşke bu maça gidebilseydim.Dünyanın en "sol" futbol takımı Türkiye'de ve Beşiktaş'dan sonra en sevdiğim kulüp olan "işçi kökenli" Adanademirspor ile karşılaşacak.Sevdiklerim bahse göre Livorno'nun ülkemizdeki iki kardeş kulübü imiş. Tarihi bir organizasyon.Demirspor taraftarı heyecan içinde hazırlanıyor.Kimin kazanacağının önemi olmayan bir maç.Tribunler maçtan çok ilgi çekecek.Umarım yayınlayacak olan kanal bu durumu gözardı etmez.(ekşide bir user'ın talep ettiği gibi keşke Ulusal Kanal yayınlayabilse) Livorno hoşgelmiş,sefa gelmiş,"Asi ve Mavi"ler harika karşıladılar onları.Bu da endüstriyel futbola bir şut olsun.Hem de Hasta siempre!

3 Eylül 2009 Perşembe

11 - Ska-P


Ska-p! Devrimci müziğin şen şakrak çocukları.Bizde de Bandista yakın bir örnek gösterilebilir.harika bir futbol marşı yorumları var(Athena nerelerden arak bkz) Hem de konser.Paylaşmadan duramam.Yanda dinleyebilirsiniz..Hasta Siempre!

10- kafadan koptum

2 sayıdır 3 ayda bir yayınlanan bir sektör dergisinde "türk futbol tarihi" yazıları yazıyorum.yakında scan ettirip koyacağım bloga. bu arada elime çok ilginç bir fotograf geçti bir yazımla ilgili olarak.türkiye'yi bir dönem tv showları ile sarsmış bir showman. bir dönem profesyonel voleybol ve futbol yaşamından bir görüntü.hem de türkiye'nin 3 büyük kulübünden birisinde a takımlarda geçen önemli bir süreç.şimdilik fotografını yayınlıyorum.sonra içeriği paylaşırız.

1 Eylül 2009 Salı

9 - sevdiğim sahneler

yani şimdi ne bu gerilim,bu heyecan?.. sahnenin sonunda "oh olsun" dedim gereksiz adrenalin harcayıp harcatanlara.Dizide en sevdiğim bir karakterdir kendisi aynı zamanda.Finalde izleyin sevimli DOST'u.

8- E peki biraz futbol



Yakın çevrem futbol ağırlıklı bir blog oluşturacağımı beklerken ben bu konuda henüz ilk yazımı yazıyorum. O da Beşiktaş'ın ligdeki durumu (ki bu neden acıklı bir ifade ile söylenmektedir anlamam) ile diğer 2 büyük takımın hızlı başlangıçları arasındaki farkın çok sesli dile getirilmesindendir.Bu ses erken bir ses olduğunun farkında değil (ki yanılabilirim/siniz bunu kimse bilemez) ve bilinmesi gereken sadece kendileri adına değil tüm takımlar adına erken bir ses.İki büyük takım şampiyonluğunu şimdiden ilan etti.Trabzonu ve Sivas'ı ortalara,Denizlispor'u,Kasımpaşa'yı kümeye gönderdik bile daha 4.haftada.Hadi taraftarı geçtim spor medyası ve yazar yorumcuları dahi Beşiktaş'ın bu durumunun(!) ağıdına düşmüş durumda.Tabi Beşiktaş diğer iki büyük arasında henüz bırakın 4 de 4 yapmayı 3 maçını yenememişken (ama hala yenilmemişken) bu sene bir "cacık" olmayacağına kendi taraftarlarımız dahi inanmaya belki de bu rüzgara kanmaya başladı.Geçen seneki panoramayı ne çabuk unuttuk.Ligin 17. haftasında,yani ilk devrenin son haftasında Beşiktaş 6.sırada idi.Galatasaray ve Fenerbahçe o günkü tabloda yine ilk 5'de idi.O gün yine Mustafa Denizli'yi umut olarak görmeyenler ligdeki tabloya bakarak Beşiktaş'a değil kendilerine şans tanıyorlardı.Ha deniliyor ki geçen sene ile bu sene arasında fark var.Bu sene transferler etkili imiş.Geçen sene diğerleri kötü olduğundan Beşiktaş şampiyon olmuş.Öncelikle herkesin aynı olduğu,aynı neticeleri aldığı bir ligde herkesin şampiyon olması gerekir.İlla ki birileri kötü olacak ki bir diğeri üste çıksın.Bu bir bahane olduğu gibi transferlerin yıldan yıla değişkenliği uzun vadede(sabırsız ruhlar için en az ilk yarı bitimi diyorum) ancak etkili olabilir.Kulüpler şu an için yine "para harcamıştır".O paraların dönüşü 34.hafta sonunda itibariyle makbul olacaktır veya olamayacaktır.Evet Beşiktaş geçen sene lige hızlı başlamıştı ama sonra inişe geçti.İkinci devrede ise kendini oturttu,kimliğini buldu.Şu anda takınılan tavır "4 de 0" gibi bir durum ki bu sadece gaflet.Ben susmaya ve beklemeye devam ediyorum.Mustafa Denizli'ye de takıma da güveniyorum.Bize yakışan sabırla beklemek,taraftarından futbolcusuna güvenimizi kaybetmemektir.